73. millet inancı Rae haqi ve Yezidilikte önemli teolojik-eskatolojik sütunlardan biridir. Küçük farklılık dışında büyük benzerlik göstermektedir.

Rae haqi ve Yezidilik batı İrani/Aryen dinlerdir. Büyük ihtimal belli bir tarihe kadar aynı din oldukları ve tam olarak sebebini bil(e)mediğimiz nedenlerden dolayı ayrışıp iki farklı din haline gelmişlerdir.

73. millet inancı Rae haqi ve Yezidilik dinlerindeki en önemli teolojik-eskatolojik sütunlardan biri olup tonsal farklılık dışında iki dindeki anlatım büyük benzerlik göstermektedir. 73. millet inancı aynı zamanda bu iki dinin köklerindeki gnostik kuram benzerliğine de verilecek en esaslı örneklerden biridir.

Bu iki din Platon’cu ve İrani gnostiktir. Eski İrani inanç sistemi; iyilik ve kötülük düalizmini üzerine bina edilmiştir. Platon’a göre; içinde yaşadığımız maddi dünya tamamen kötüdür. Çünkü gerçek değil sadece bir yansımadır. İrani gnostikler ise bu iki mantığı birleştirmiş; dünyanın (maddi-sufli alemin) kötü tanrı tarafından yaratıldığına inanmışlardır. Dolayısıyla ilk insan olan Âdem ve sonrasında Havva’nın da yine bu kötü tanrı tarafından yaratıldığı inancı vardır. Havva’nın kötücül tanrının tayfasından olan mahluklar ile girdiği cinsel münasebet sonucu birçok çocuğu olmuştur...

Doğal olarak bu çocuklar ‘’kötülüğün taşıyıcısı’’ olacaklardır. Bundan dolayı iyi tanrı bu duruma müdahale eder ve ‘’kurtuluş’’ için temiz bir soy yaratır. İşte bu ‘’Seht-Şit’’ denilen insan nesebi üzerinden yapılacaktır. Şit doğal olarak bu, seçilmiş ‘’saf ve temiz’’ bir kadın ile üremesi gerekecektir.                                                                    

                                              ★★★

Konunun daha iyi bir şekilde anlaşılması için önce millet kelimesine bakarak açıklamaya başlayalım.

Millet: 1. Din, mezhep, 2. Bir din ve mezhepte bulunan cemaat. (Lisanımızda bu lügat sehven ümmet ve ümmet lügati millet yerine kullanılıp, mesela 'mileli İslamiye' ve 'Türk milleti' ve bilakis 'ümmeti İslamiye' diyenler vardır.) ~Arapça milla(t) ة ّ مل#] mll fiˁla(t) mr.] din, töre, bir din ve töreye bağlı cemaat ~ Aramice millā לּהָמִ söz <Aramice mālal, məlal מלל konuşmak, söylemek.

Not: Arapça sözcük "din" ve "dinî cemaat" anlamındadır; Türkçede 19. yy. sonuna dek bu anlamda kullanılmıştır. Fransızca nation karşılığı olan modern anlamı Türkçede 1860'lardan itibaren ağırlık kazanmış ve 1920'den sonra dini çağrışımını kısmen yitirmiştir. (Nişanyan sözlük)

Rae haqi ve Yezidilikte ‘’millet’’ kavramı Arapça sözlükte belirtildiği anlamında kullanılmaktadır. Millet kelimesi bildiğimiz modern dünyada ki ‘’nation’’ anlamında olmadığının altını kalın çizmek gerekmektedir.

                                                ★★★

Şimdi Rae haqi ve Yezidilik deki 72. ve 73. millet inancına bakalım.

Yezidilikteki yaratılış efsanesinde Hewa (Havva) ile Adem, birçok çocuğa sahip olabilmesi için yaratıldığına inanılır. Adem ve Hewa'dan 72 insanı temsil eden çocuk doğmuştur. Buradaki 72 sayısı ise tüm insanların toplamı anlamına geldiğini de belirtmek gerekiyor.

Yezidilerin kutsal geleneklerinde, hem erkek hemde kadının yaratılış ve düşüşlerinde de aynı eşitlikte olduğu söylenir. Bundan dolayı biri diğerinden üstün olmadığı için Adem ile Hewa arasında liderlik rolü konusunda bir anlaşmazlık başlar. Arabuluculuk için Tawisî Melek araya girer ve her ikisinden de iki testi/küpe (soy-üreme anlamında genellikle tohum olarak söylenir) tükürmesini ister… Bu Küpler dokuz ay dokuz gün sonra açılmaları için kapatılır ve sürenin dolması beklenir. Burada beklenen sonuç liderlik anlaşmazlığını çözmelidir.

İşte böylece Tawisî Melek, Adem ve Hewa'yı sabır testine sokar. Ama Hewa çok meraklı ve sabırsızdır ve bu yüzden sürahileri dokuz ay dokuz gün bitmeden açar. İçine tükürüğünü bıraktığı küpünde sadece böcek bulur. Ancak Adem'ın sürahisini açtığında içinde yürümeye başlayan bir çocuk olduğunu görür. Öfkeden küpü o kadar sert iter ki, çocuğun yaralanmasına sebebiyet verir. O andan itibaren çocuk "Şehîdê bin Cer" (küpün oğlu Şehid) olarak anılmaya başlanacaktır. Hewa'nın sabırsızlığını bilen Tawisî Melek, Havêna Sunetê'yi(?) Adem'in küpüne koymuştur ve böylece küpün içinde bir çocuk ortaya çıkabilsin diye. Adem, Hewa'ya Şehîdê bin Cer'i emzirmesini söyler. Hewa reddeder ve bu yüzden Tawisî Melek, Adem’e meme uçları verir. Böylece Adem oğlunu emzirebilir.

Şehîdê bin Cer büyüyüp evlendiğinde, Tawisî Melek ona cennetten adı Horî bin Hena veya Leylê olan bir kız getirir. Şehîdê bin Cer ve Leylê'nin iki erkek çocuğu siyam ikizleri olarak doğar. Tawisî Melek onları hakikat kılıcıyla (Kurmanci Şûra Heqîyê) ayırır. Etin geri kalanıyla üçüncü bir oğul yaratır.

Hewa ise o kadar üzgündür ki, çocuklarına Şehîdê bin Cer ve Leylê'nin üç oğlunu öldürmelerini emreder. Hewa’nın çocukları, ertesi gün yapılacak bir cinayet planını hazırlarlar. Tawisî Melek, cinayet planını duyar ve çocukların daha önce birleşik dilini karıştırıp iletişim kurmalarını önler. Böylece cinayet planı başarısız olur.

Hori/Leylê daha sonra çocuklarını Hewa'nın çocuklarıyla evlendirmeyi reddeder. Üç oğlu için cennetten üç kız getirir. Bu üç oğlu gelecekte Yezidi halkının atası olan çocukları olurlar….

(Hayri Demir: http://www.lalish-dialog.de/wordpress/ezidischer-schopfungsmythos-teil-i/)

                                                ★★★

Şimdi birde Rae haqi’deki 73. millet anlatısına bakalım!

Bava Nejdi şöyle anlatır; “gel zaman git zaman Havva ile Adem beraber olur. Havva Ana toplamda 72 evlat getirdi….

Âdem ve Havva 300 yıl ayrı yaşıyor, Adem dua ediyor tanrıya ne olur bizi birleştir diyor. Sonunda bunlar birleşiyor fakat Havva yine Adem´e üstünlük taslıyor ben can veririm, ben doğururum, ben yaratabilirim. Sende ne var?

Diyor! Sen git ancak şu öküzün arkasından çift koş! Adem´de hemen cezasına razı olmuş tövbe getirmiş ya, bu Fatima’dan öğrendiği dualarla oradaki isimleri anarak, öküzle saban sürüyor, buğday ekiyor, çalışıyor. Havva ona hiç yardım etmiyor ve gitmiyor. Onunla beraberde olmuyor; ben senden üstünüm, sen kimsin falan diyor. Bunun üzerine Cebrail vasıtasıyla Allah Naciye´yi gönderiyor Cennet’ten. Naciye kelime olarak ‘’kurtulmuş’’ (dişil olarak C.Ö) ya da mecazen ‘’seçilmiş’’ demektir. Adem de dua edip yalvarıyor tabi bana bir eş gönder diye o ara.    Allah da Naciye´yi gönderiyor; ya Cebrail bunu götür Adem´e ver ki bir şey zuhur etsin. Bu laf da Seyit Süleyman´dan, bir şey zuhur etsin. Cebrail de Naciye´yi alıyor getiriyor, Havva da görüyor.

Ya Cebrail bu kim diyor! O da Naciye diyor! Allah´ın emri Adem´e getirdim eş olarak. Onun üzerine Havva hemen hinlik cinlik düşünüyor, kendini süslüyor püslüyor yemekler hazırlıyor doğru tarlaya gidiyor ilk kez. Adem bakıyor ki Havva süslenip, püslenmiş üstelik yemeklerle geliyor.                                                                      

Ah ne oldu diyor! O da, bir şey yok diyor!. Ben senin eşin değil miyim, sana yemek getirdim diyor. Yiyorlar içiyorlar. Sonra da Adem Havva´ya ğelale etti, yani bir taşkınlık etti, arzu gösteriyor. Havva dur diyor! Yemin iç benden başkasına varmayacağına dair. Seyit Süleyman böyle anlatıyor, Adem de güldü diyor, senden başkası mı var ki yemin içmemi istiyorsun dedi! Olsun sen yine de yemin iç diyor! Havva, o zaman dedi ki, üçten dokuza şart olsun. Üçten dokuza. Üçe kadar bir şey yok, Hak-Muhammet-Ali diyelim buna; üçten sonra yani dokuza kadar. Âdem Havva´ya, başkasına bakmayacağım diyor.

Sonra bakıyor ki Naciye gelmiş. Ama, tabi bundan önce Havva ile beraber oldular. Geliyor ki Naciye gelmiş, durumu anlıyor Adem. Ve bir tereddüt çıkıyor.

Diyor ki ben şimdi Naciye´yi almasam Hakk’ın emrine ters düşerim, Havva´yı terk etsem, üçten dokuza şart koştum, söz verdim, ikrar verdim. Böyle bir tereddütte düşüyor.  Bunun üzerine Havva daha çok kızıyor, sen kendini çok özel bir varlık sanıyorsun, niye öyle bir tereddütte düşüyorsun ki, ben mi, o mu diye, asıl ben senden üstünüm. O zaman diyor ki Adem, gel nefislerimizi deneyelim. Kimin nefsi, yani benliği, daha temiz. İşte o zaman ikisi de nefeslerini üfürüp birer küpe kapatıyorlar. Kırk gün müddet veriliyor. İşte kırk gün bu nefesler küpte kalacak.

Ama 39. günde Havva meraktan çatlıyor acaba onun küpünde ne var benim küpüm de ne var, kırkı tamamlamayı beklemiyor. 39. günde kendi küpünü açıyor ki, yılan, çıyan, akrep, böcek, sinek gibi mahlukatlar çıkıyor. Hayat çıkıyor yani. Onlar yayıldılar etrafa ondan sonra gitti merakla Adem´in küpünü açtı.

Açtı ki, bir masumu pak. Bir çocuk süt içinde. Havva´da siniriyle tekme vuruyor küpe. O zaman o küpün içindeki bebek, adı Şit. Şit’in bir diğer adı da Naci’dir (eril kurtulmuş anlamında olup Arapçadır C.Ö).

İşte cennetten Haq tarafından gönderilen bir Huri melek olan Naciye ile evlendirilir ve bunların soyundan 73. millet türemiştir aynı zamanda bu soya güruhu Naci-Naciye’de denmektedir. İşte Rae haq milleti bu soydan gelmektedir…. (Seyyid Mahmud Yıldız/Bava Nejdi ile Kemal Kahraman’ın yaptığı söyleyişi.) Yazının anlatım kısmına dokunmayıp olduğu gibi aktardık.

                                                ★★★

Devam edelim!

Şit aslında Mısır kökenli ve Güneş ile alakalı bir tanrı olan ‘’Seth’tir’’ ve eski ahitte de de geçmektedir. Büyük ihtimal Yahudilerin Babil sürgününde onlar üzerinden bölgemize taşınmıştır. Rae haqi’de Naci’ de denilmekte olup ‘’Sıt-Şit’’ olarak telafuz edilir. Yezidilerde ise, Arapların bu ismi ‘’Şait-Şahid’’ olarak telaffuz etmeleri ve bunun üzerinden Yezidi terminolojisine geçmesi neticesinde bir miktar form değişimine uğramıştır. (*)

Ayrıca Yezidiler Şit’in Adem'in en güzel çocuğu olduğuna inanırlar. Kimi Kurdi çevrelerde Şit’e ‘’Sis’te’’ denildiği tespit edilmiştir.  Bu kısımda ki ana espiri; cennetten Cebrail'in getirdiği kız veya ismiyle Rae haqi inananlarının Naciyesi yada Yezidinin Hurisinden türeyen neslin, Adem ile Havva'nın ortak çocuklarından farklı, ‘’günahsız ve saf’’ bir kavmi meydana getirmiş olmalarıdır.

İşte bu 73. millet oluyor. Aynı zamanda bu soya Rae haqi’de ''kurtulmuş/cennetlik'' vb. anlamında ''güruhu Naci /Naciye'' de denilmektedir.

                                                ★★★

73. millet inancı yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığımız gibi İbrahimi dinler ile arasındaki temel fark; Şit, Adem'in oğullarından biri olmakla    birlikte farklı biçimde dünyaya gelen/getirilen yani Havva ile birlikteliğinden olmayan, aslında insanlığın ‘’kurtuluş’’ misyonu için yaratılmış olmasıdır. Bu arada da her iki dinde de Adem ve Havva'nın birleşmesinden meydana gelmiş nesil ise 72 millet olarak diğer milletlerin toplamı olmaktadır. Tam da bu yüzden ‘’72 millete aynı nazardan bakarız’’ desturu söylenmektedir. Burada açıkça anlaşılacağı üzere, 72 milleti oluşturan toplumlar aynı görülmekte ve bu aynılık onların olumsuzlanması üzerindendir. Dolayısıyla kendisini bu 72 millet ile aynı görmez, onlardan ayrı 73. millet olarak görür. Yoksa bir kısım cahil solcu safsatası olan ayrımcılık yapmayan ‘’insan hümanizmi’’ ise hiç değildir. İşte bu eskatolojik (din felsefesi) sebepten dolayı Rae haqi ve Yezidi olunamıyor. Farklı bir ifade ile 73. millet inancından dolayı Rae haqi veya Yezidi olunmuyor, doğuluyor.

Kuşkusuz bu iki inanca geçilememesinin en önemli pratik sebeplerinden biride; yüzyıllarca iktidar mücadelesi vermeleri ama buna rağmen sürekli kaybetmeleri ve doğal olarak güç kaybına uğramaları, sonucunda cemaatleri de küçültmüştür. Bunu önlemek için iktidar olma hevesinden vaz geçilmiş, misyonerlik yapma bırakılmış, toplum güvenliği öne alınmış, böylece ‘’yarı kapalı’’ bir toplum olarak yaşanmış ve kendilerini korumaya çalışmışlardır.

Tamda bu noktada varlığını devam ettirmek için inançtaki 73. millet kavramına da sıkıca sarılmışlardır.

Yahudiler de Babil sürgününden sonra kendilerini korumak için buna benzer bir ‘’korunma mekanizması’’ geliştirdiğini yeri gelmişken belirtelim. Bu arada, aslında Behdin denilen Zerdüşt dininde ilk yaratılan insanlar Mişya ve Mişyanektir. Bu iki insan çift olarak yaratılmıştır.

Ayrıca 72 ve 73. millet inancı Zerdüştlükte bulunmamaktadır. Kaldı ki Zerdüştler gnostik karşıtı olup onları bildiğimiz zındık yani ‘’zandeka’’(**) olarak tanımlamış ve düşman olarak görmüşlerdir. Aynı zamanda 73. millet inancı Rae haqi ve Yezidiliğin, Zerdüştü kökenden gelmediğine dair önemli bir delil teşkil etmektedir.

(*) Gustav Flügel, Mani, Seine Lehre und Seine Schriften

(**) Bilen-bilgili demektir. Yunancada ki ‘’gnostik’’ kelimesinin Pehlevice karşılığı olup Arapçaya ‘’zındık’’ olarak geçmiştir.