Cemre; zorlu geçen kışın son günlerini ve ilkbaharın başlangıcını müjdeleyen iklimsel bir değişime işaret etmektedir. Her toplumda farklı anlamlar, mitik aktarımlar, felsefi ve edebi tanımlamalarla zamanı geldiğinde, kendisinden söz ettirir. Bu günlerde söz ettirdiği gibi!

Yaygın kanıya göre “cemre” sözcüğünün Arapça'dan kaynaklandığı sanılmaktadır. Bu sözcük Arapça'da “cmr” kökünden gelen “camra (t)", “köz veya kor parçası, ateş, bir tür parlayan çakıl” sözcükleri ile eş anlamlı olduğu dile getirilmektedir. Fakat Arapça'da ve toplumsal yaşantıda “Cemre’nin, iklimsel değişimle alakalı geniş bir geleneği yoktur. Belki bu da, coğrafyasından kaynaklıdır!

Buna karşın; kaynakların verdiği bilgiye göre; hacıların, kurban bayramı günlerinde Mina’da şeytan taşlamada attıkları küçük taşların her birini ve bu taşların atıldığı üç ayrı yeri ifade eder cmr < Camrat. Yani bununla atılan taşların “ateşten kor parçası” olduğu anlatılmaktadır. Çok ilginç! Zira burada iklimsel bir değişimden söz edilemez!

Fakat işin aslını, eski yazılı kaynaklar bize farklı hatırlatmaktadır. Cemre kavramı ateşle alakalı olup, esas itibariyle Arapça'ya; Aramice/Süryanice'deki “gumerâ < kor-köz” yada “gumareta” sözcüğünden geçmiştir. Bununla birlikte sözcük,  Akadça'da aynı anlama gelen  “gumāru < kor” sözcüğü ile eş kökenlidir. Yine Akadça'daki “agûm < ateş, ısı” anlamlarına gelmektedir.

Farsça'da iklimsel değişimi ifade eden ve “kış sonunda üç adımla hava, su, ve toprağın ısınması” anlamlarına gelen "camre" sözcüğünden türetilmiştir. Farklı bölgelerde konuşulan  Kürtçe dillerinde de muhtemelen cemre sözcüğü, tıpkı Farsça'daki gibi iklim değişikliği için kullanılmıştır. Sözcük, Türkçe'ye; Farsça kanalıyla geçmiştir. Yani öyle anlaşılıyor ki; Türkçe'de kullandığımız cemre sözcüğünün kökeni Farsça’dır.

Modern çağımızda ve takvimsel sıralamada cemre: 7 gün arayla harekete geçer. Kendi embriyosunu tam 21 günde tamamlar. Bu aynı zamanda kozmik yumurtanın; yani “koz, köz, ateş topunun” kendisini doğurma sürecidir. Çok ilginçtir; bir civcivin yumurtadaki oluşum süresi de tam 21 gündür. Daha ilginç olanı ise Kürtçe'de yumurtaya “he, heq, haq” denir. Acaba tarımcı Kürt köylüleri neden yumurta ile kendinden var eden 'xwadé’ye aynı ismi vermişler? Heq, haq!

Kürtçe'de birçok sözcükle ifade edilen cemre, aynı zamanda farklı anlam ve pratik uygulamalarla karşımıza çıkar. Bunlar;  “piling, pişko, direc”  ve daha birçok sözcükle ifade edilir. Bu kavramların kökeninde “doğal ateş, kor, köz, kozmos ve patlama” anlamları yer alır.

Mesela Erzurum ve çevresinde sırasıyla “Direc keti ye Eyam < Havaya; Direc keti ye Av é < Suya; Direc keti ye Herde < toprağa”  denilmektedir. Öyle ki bu tamlamalarla o an sevinç, umut ve huzur ifade edilir.

Cemre; Aleviler için büyük bir önem arz ederken Kürt Aleviler de (Réya/Raa Heqi) bu iklimsel değişiklik, inancın temel ritüelleri arasında yer alır. İnancın temel felsefesi 4 element yani  “çar anasır” dediğimiz “hava, su, toprak ve ateş” üzerinden kendisini şekillendirmiştir. Bu dört elementle “doğa ana” yani kendinden doğuran “Xwazabiyolojik “anamıza, kadın anaya” evrilir. “Xwa dé, Xwa za ve Da yé” aynı kutsi anlamları ifade eder. Kendinden doğuran-yaratan. İşte inancımızın başlangıç noktası tam da burasıdır. Yani Xwadé < Hak; Xwaza < Doğa; Dayé Kadın Ana. İşte takdis edilen bütün bu değerler, bir bakıma cemre ile gerçekleşen iklimsel değişimle kendilerini yeniler. Evet, şimdi konumuzla ilgili başka bir boyuta gecelim: 

-    19-20 Şubat tarihlerinde “havaya” düşen cemre; kış mevsiminin sonlanacağını müjdeler. Çile aylarının kısmen bittiğini, sona gelindiğini anımsatır. Doğa ana kendisini ilkbaharın kapısı olan Adar < Mart’a hazırlar. Bu süreç tam 7 gün yani < heft ro sürer. Bu ne ilginç bir tasarımdır, değil mi?

-    26-27 Şubat tarihinde, bu defa da cemre “suya” düşer. Kışın soğuğunda donan suları ısıtıp, buzları çözer. Bir gelin edasıyla suları yürütür. Bütün canlıların Atlas’ı olan topraktaki çatlaklıklar bu kar sularıyla dolar. Bu da tam 7 gün < heft ro sürer. Bu da müthiş bir şey!

-    5-6 Mart tarihinde ise bu defa da sıra topraktadır. Cemre “toprağa” düşer. İşte tam da bu sırada toprak ana hamile kalır. Dersim'de yaşlı kadın analar çocuklarına-torunlarına kendi dillerindeki şu nasihati verirler; “Cigaram ilkbaharda, Newroz’da toprağa yavaş basasın ha! Çünkü toprak hamiledir. Onu sakın incitme! Ez Qeda < Kadanı alam! Tamam mı?” 

Son cemrenin etkisiyle çatlamış toprak, buzu çözülmüş suyla buluşur.  Bu buluşma yerle göğün buluşmasıdır. Herkesten gizlice toprak altındaki kır çiçekleri zillenir. Adı üzerinde karın altındaki kardelenler < Berfin baş kaldırır. Börtü böcek harekete geçer, canlanır.  Hemen akabinde baharı müjdeleyen Newrozlar filizlenir. Zira baharın yeni günü olan Newroz; yüreği ellerinde artık aşkın kapısına dayanmıştır. Hepsi bu kadar mı? Elbette değil! Cemrenin; Xızırla, Heftémal ve diğer inançsal ritüelleriyle var olan derin ilişkisini burada vermiş olsaydım, konu iyice uzardı. Artık onları da, şayet alıcısı olursa, başka bir Pazar’a bırakalım!

Hak ile kalın!