Orhan Kurul/Dersim

Konya Şehir Hastanesi'nde Kardiyoloji Uzmanı Ekrem Karakaya'nın bir hasta yakını tarafından silahlı saldırı sonucu katledilmesine tepki gösteren sağlık emekçileri, pek çok ilde iş bıraktı. Dersim’de de Devlet Hastanesi bahçesinde yürüyüş yapıp açıklama yapan sağlık emekçileri adına yapılan açıklamalarda, sağlık politikaları eleştirilerek Sağlık Bakanlığı'nın sağlık emekçilerinin taleplerine kulaklarını tıkamaya devam ettiği belirtildi. Dersim’de sağlık çalışanların tamamının bu iki günlük greve katıldığı da belirtildi. 

‘YANLIŞ POLİTİKALAR SÜRDÜRÜLÜYOR’

Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) adına açıklamayı okuyan Diş Hekimi Seyfi Burkay İzgi, sağlıkta önlenemeyen hatta artarak devam eden şiddetin sorumlularının, sağlıkta yanlış politikaları sürdürmeye, sağlık çalışanlarını, hastalar ve hasta yakınları ile karşı karşıya getirmeye devam ettiklerini söyledi. 

‘SAĞLIK BAKANLIĞI KULAKLARINI TIKAMAYA DEVAM EDİYOR’

Nemrut Krater Gölü’nde Kafadar Ayılar! Nemrut Krater Gölü’nde Kafadar Ayılar!

Yöneticilerin, şiddeti körükleyen açıklamalardan ve politikalardan geri kalmadıklarını söyleyen İzgi “Hiçbir kuruma silahla girilemezken, hastanelere rahatlıkla girilebiliyor. Defalarca söyledik, muhataplarına sorunumuzu ilettik, çözüm bulun da demedik, çözüm sunduk, sadece “uygulayın” dedik… Ancak Sağlık Bakanlığı hala biz sağlık emekçilerine kulaklarını tıkamaya devam ediyor” diye konuştu. 

‘SAĞLIK KURUMLARI GÜVENLİ ORTAM OLMAKTAN ÇIKTI’

Sağlık kurumlarının artık çalışanlar açısından verimli, huzurlu ve güvenli bir ortam olmaktan çıktığını söyleyen İzgi, “Yoğun iş yükü altında ezildiğimiz, her an şiddete maruz kaldığımız, can güvenliğimizin bulunmadığı sağlıksız yerler haline geldi. Sağlıkta şiddet, sağlık çalışanı kıyımına dönüştü! Sağlık ortamının getirildiği bu nokta bizleri mesleğimize yabancılaştırdı. Performans kaygısı bir yandan, liyakatsız yöneticilerin iktidarın desteğine yaslanarak uyguladıkları mobing, yap-boza çevirdikleri ulaşılamaz-niteliksiz, ücretli hale getirdikleri sağlık sistemindeki tüm sorunların muhatabı olarak sağlık emekçilerini gören, şiddet uygulamayı hak arama zanneden hasta ve hasta yakınlarının şiddetti, her geçen gün daha çok artarak devam ediyor” dedi. 

‘ACİL EYLEM PLANI HAZIRLAMAK İÇİN NEYİ BEKLİYORSUNUZ?’

Sağlık çalışanlarının, şiddete maruz kalmak ve ölmek istemediklerini vurgulayan İzgi devamla şu ifadeleri kullandı, “Yaşamak ve yaşatmak istiyoruz. Bu vahşet son bulmak zorunda! Tüm sağlık emekçilerinin sabrı tükendi. Her ay yurtdışına giden sağlık emekçisi sayısı yüzleri aşıyor, genç hekimler artık tıpta uzmanlık değil yabancı dil kurslarına kayıt oluyor. Özel hastane patronlarının yönettiği sağlık politikaları, sağlık emekçilerini insanca koşullarda çalışabilmek için özel hastanelere geçmeye zorluyor. Politika yapıcılar, sağlık ortamını günden güne tükettiniz, sağlık emekçilerini tükettiniz, neden hala ve ısrarla önlem almayarak bizleri bu vahşetle yüz yüze bırakıyorsunuz? Görevimiz başında ölüyoruz! Sağlıkta dönüşüm programınız bizleri yaşamdan koparmaya devam ediyor. Sağlık Bakanı ve bürokratları ne yapıyor diye sormak istiyoruz. Pandemi koşullarında her türlü riski göze alarak çalışmış olan sağlık emekçilerinin yani bizlerin hayatı bu kadar ucuz mu? Yükümlülüklerinizi acilen yerine getirmeniz için daha ne kadar ölmeliyiz? Şiddetle ilgili biz sağlık emek meslek örgütleriyle birlikte Acil Eylem Planı hazırlamak için neyi bekliyorsunuz? Artık yeter! Sağlıkta şiddete karşı hemen, şimdi, amasız fakatsız önlem alınsın, şiddet uygulayanlar istisnasız cezalandırılsın. İş yerlerimiz güvenli hale gelene kadar, can güvenliğimizin tehdit altında bulunduğu yerlerde gerekirse çalışmaktan kaçınma hakkımızı kullanacağımızı ilan ediyoruz” 

‘ŞİDDETİ ÖNLEYEMEDİNİZ’

HEKİMSEN temsilcisi Doktor Müslüm Özer ise yaptığı açıklamada Sağlık Bakanı’na seslenerek “Bugüne kadar yazdığımız mektupları, yaptığımız basın açıklamalarını görmezden gelen Sayın Bakanımızın, sesimizi duymasını umuyoruz. Çıkardığınız şiddet yasası ile suçu katalog suçlar kapsamına alarak şiddeti önleyemediniz” dedi. “Hekimi öldürdükten sonra intihar eden failin suçu katalog suçlar kapsamında olsa ne olur? Olmasa ne olur?” diye soran Özer “Hepimiz üzgünüz, kızgınız, sıranın bize ne zaman geleceğinin endişesi içindeyiz. Hepimiz kendimizi sahipsiz ve değersiz hissediyoruz. Hiç kimsenin umrunda olmadığımızı düşünüyoruz” diye devam etti. 

‘ÖNLEYİCİ TEDBİRLERİ ALMAK, YAPANA CEZA VERMEKTEN DAHA ETKİN’

Şiddeti önleyici tedbirleri almanın, yapana ceza vermekten daha etkin bir yöntem olduğunu söyleyen Özer bunun yapılmadığını vurguladı. X-Ray cihazının, metal dedektörünün öldürülen hekimlerin hayatından, yaralanan, darp edilen hekimlerin sağlığından değerli olup olmadığını soran Özer bu cihazların neden hastane girişlerine koyulmadığını da sorularına ekledi. 

‘ÖLDÜRÜLEN HEKİMLERİN KANKI İDARECİLERİN ELİNE BULAŞMIŞTIR’

Katledilen hekimlerle birlikte çıkarılan etkin şiddet yasasının da öldüğünü söyleyen Özer devamla şunları söyledi: “Öldürülen, yaralanan hekimlerin kanı önlem almayan, bizleri canımızdan eden olayları münferit olarak değerlendiren ve önemsemeyen idarecilerin eline bulaşmıştır. Katledilen hekimlerin ailelerinin ve çocuklarının acısı arşa ulaşmıştır. Bakanlığımıza ulaşıp ulaşmadığı ise meçhuldür. Yurtdışına giden meslektaşlarımıza devletin yaptığı masrafı hesaplayıp bunun üstünden söylem geliştirenler, katledilen meslektaşlarımıza yapılan masrafların üzerinden söylem geliştirmiyor, çözüm üretmiyorsa bu söylemlerde bir samimiyetsizlik vardır. İdarecilerimizi vaziyeti değil; sorunları idare etmeye çağırıyoruz. Basın ve medya yasakları sesimizi sustursa da gönlümüzdeki yangını susturamaz”