Kırmanç (Zaza), Kırdas (Kurmanç) Rae Haq(i)/Alevi inananlarınca Mart ayında dini bir bayram olan Hot mal-Hawto mal/Hefte mal kutlanır.
Hawtomal; “hawt/heft” ve “mal” olarak iki kelimenin birleşmesinden oluşur.
Heft veya türevleri irani dillerde 7, yazı ile yedi demektir. Kurmancide eski iraniceden beri “haft” > “heft” olarak kullanıldığı şekli ile kalmış, Yedi, Turpan yazıtlarındaki Partca Mani textlerinde “howt” olarak geçmekte olup Kırmancki`de “Hot” kimi bölge-yerlerde “hawt” olarak da kullanılmaktadır…
“Mal”; Arabi māl مال [mwl faˁl ] menkul varlık, davar, zenginlik, servet ( S. Nişanyan sözlük), İrani; ev, hane anlamında olup Kurmancide de aynı anlamda kullanılmaktadır.
Tam olarak buradaki “mal” kelimesi Arabi ve İrani anlamları ile yapılan ritüel ile uyumsuzdur. Dolayısıyla “mal” kelimesinin başkaca bir anlamı olabilir ve biz şimdilik bunu bilememekteyiz. Kanımca eskiden kullanılan bir terimin yerine Arabi olan “mal” kelimesi ikame edilmiş ve 7`di kutsiyet olarak inanılıp tanımlanan ‘’mal olmalıdır”…
Her halükarda hot-hawto/heftemal; önemli bir şeylere veya ‘’simgeye’’ yapılan atıf gereği “yedi şey ve nesne” olmalı…
★★★
Rumi takvime, ki, buna Kırmançki ‘’hesave newe (yeni hesap) denir ve buna göre 7 Mart’ta (hesavo kan/eski hesap-Miladi takvim ile 20 Mart) Kırmancki Hawtomale “qız”, Kurmanci Hefte male “qicik” ve yine Rumi 17 Mart’ta (Miladi 30 Mart) Hewtamalo “pil’’, Kurmanci Hefte male “Mezin” denir. Aradaki tarih fark ise Rumi ve Miladi takvim arasındaki 13 günlük farktan kaynaklanmakta olduğunu belirtmek gerekmektedir.
Kemal Kahraman Dersim inanç takviminde; Hewto mali/Yedililer uygulamasıyla alemlerin 7 günde yaratılma süreci tamamlanmış olur diye izah eder. Erdal Gezik ve Hüseyin Çakmak ise; Cemre`nin toprağa düşmesi, doğanın tekrardan canlanıp, sabahın secdeye geldiğine ve bunu görenlerin dilek tuttuklarını yazar. Akabinde ayran mayası yenilenir, yayıklar yıkanır. Ayrıca mezarlar ziyaret edilir ve geçen dönem önce ölmüş olanlar için ‘’mezele sıpe kerdene’’ (mezar beyazlatma) olarak tabir edilen mezar yapma işlemi yapılır, ki, bu dönemde mezarın yapılmasının sebebi ise ‘’hot mal’ın yeniden doğuşun mevsimi’’ olmasına olan inançtır.
Yine Newroz da, Adem ve Havva’nın batın aleminden zahir aleme geldiği (kovulduğu), Ali ve Fatma’nın da bugün evlendiği ayrıca Gağan’da batında görünen yeni yılın sultanı Newroz’da zahir aleme gelip tahtına oturduğu ve böylece yeni bir devr-i daim döneminin başladığına inanılmaktadır.
Yakın Bir İnanç Behdin/Zerdüştlükte Bahar Kutlaması
Zerdüştlükte hewto/hefte mal`ın karşılığı “Haft Sin (هفتسین) ” yedi (7) ”S harfiyle başlayan şey, nesne, element” demektir.
Bu kutlamada Irmağa Buğday serpilir. Newroz bayramında sofra kurulur ve üzerine bir takım 7 (yedi) şeyden oluşan bir şeyler konup süslenir.
Bunlar sırasıyla;
Sabzeh; yeşillik demek olup filizlenmiş Buğday’ın sembolüdür (Sabz o Hürrem; canlı yaşayandır). ‘’Yeniden doğumu ve bereketi’’ anlatır. Türkler, bildiğimiz ”Sebze” anlamında bu kelimeyi alıp kullanmışlardır….
Samanou (سمنو ); Buğday muhallebisi, iyilik ve bereketin sembolüdür.
Sir (سیر ); Sarmısak. Sığınak ve barınağın sembolüdür.
Senjed (سنجد ); Üvez. Hayatın ekimi-tohumu sembolü.
Serkeh (سرکه ); Sirke. Neşe ve şenligin sembolüdür. Türkçeye “Sirke” diye geçmiştir.
Somagh سماق) ); Sumak. Hayatın tadının ve gün doğumunun sembolüdür.
Sib (سیب ); Elma. Sağlığın ve güzelliğin sembolüdür.
Ayrıca İran coğrafyasına islam gelmeden önce şarap, Haft Sin sembollerinden biri olup, ‘’gönül ferahlığını’’ ifade ettiğini burda not edelim. Bu noktada islamda alkol yasak olduğundan şarabı kaldırıp yerine başka bir şey konulmuş olduğunu da belirtmek isterim.
Bu ritüelin devamında ayrıca:
Sofreh Haft Sin (سفره هفت سین); Sofra süslemesinde ise şunlar konulur;
Sonbol سنبل) );Sümbül. Dostluğun sembolüdür.
Sekeh (سکه ); Madalyon veya demir para. Refah ve zenginliğin sembolüdür.
Aineh (آیینه ); Ayna. Temizlik ve dürüstlüğün sembolüdür.
Şam (شمع ); Mum. Ateşin sembolüdür.
Tohum morgh rangi (تخم مرغ رنگی ); Üzeri resimler ile bezenmiş yumurta. Bereketin sembolüdür.
Mahi ghermez (ماهی قرمز ); Kırmızı süs Balığı. Mutluluğun sembolüdür.
Ketab (کتاب ); Kitap. Bilgeliğin sembolüdür.
Paul Kriwaczek”e göre; ‘’S’’ ile başlayan bu yedi yiyecek yerine, islam öncesi dönemde ‘’Ş’’ ile başlayan; kutlama için şarap, ağız tadı için şerbet, gûvenlîk için şamsir (kılıç), refah için şemşad (kutu), aydınlanma için şam (kandîl), ilim ve irfan için şahdaneh (kenevir tohumu) kullanılıyordu.
Ünlü İranolog Mary Boyce ise masanın üstüne bırakılan bu değişik yedi nesnenin yedi yaratılışı temsil ettiğini belirtir.
Raye Haqi’de Qere Çarşeme/Çahârşanbe
Qere Çarşeme/Çahârşanbe Kırmançki ve Kurmanci olarak Mart ayının Hewtomal’dan önceki çarşamba kutlanan dinsel bir etkinliğin adıdır.
Kelimenin kökeni hakkında Türkçeden alınma ihtimalini aklımda tutarak bu kelimenin etimolojisinin netleştirilmesi gerektiğini belirtmek isterim. Dolayısıyla bir çok insan buradaki “qere” kelimesini Türkçe “kara” ile benzerlik kurduğundan “kara çarşamba” diye tercüme eder. Qere; bronz veya esmer renk anlamında kullanılmaktadır. Yani siyah veya koyu rengin farklı bir tonu ifade edilmektedir. Tam da bunun üzerinden kanımca yanlış bir mantık yürütülüp, bugün kimilerince olumsuz olarak yorumlanır. Hatta daha da ileri giderek; batında ‘’Kerbela vakası olduğu zaman haber Muhammed’in kızı Ana Fatma`ya çarşamba günü ulaştığını ve dolayısıyla bu yüzden bir yas olduğu dahi ileri sürülmektedir’’. Yani kötü bir gün olarak lanse edilir, ki, bu tamamen yanlış bir yorum ve anlatımdır.
Şimdi işin bu kısmana kısaca bir bakalım!
‘’Batın aleminde Cebrail, Ana Fatma’yı başında Taç, bir kulağında kırmızı diğerinde yeşil küpe, belinde ise kemer ile gördüğünde Haq’a gördüklerinin ne olduğunu sorar. Haq; Tacın Ali, beldeki kemerin peygamber Muhammed, yeşil küpenin İmam Hasan, kırmızı küpenin ise Kerbela’da öldürülecek olan İmam Hüseyin olduğunu söyler. Daha sonra Haq tarafından Cebraile zamanı geldiğinde bu durumu (Hüseyin’in ölümünü önceden) söylemesi gerektiğini buyurur. Zahir alemde İmam Hüseyin doğduğu zaman Cebrail, Muhammed’e hem göz aydınlığı hemde başsağlığı diler. Böylece Muhammed torunu İmam Hüseyin’in Kerbelada öldürüleceğini öğrenir ve bunu Ana Fatmaya aktarır’’.
Evet, Rae haqi inancında Ana Fatma ve Kerbela olayı bu şekilde anlatılır…...
Qere çahârşanbe/çarşeme tabiatın tekrardan kendisini yenilemesi, üzerine serpilen ölü toprağının kalkması, zorlu ve sıkıntılı kış mevsiminin geride bırakılmasını yani ‘’yeni bir doğumu” ifade eder. Bu anlamda Qere çahârşanbe/çarşeme bir “yas’’ olmayıp aksine bayram- kutlama olup, Kerbela ile alakasızdır. Bugün yapılan ritüellerde gelecek günlerde ‘’kötülükten korunma’’ için şefaat beklenir-dilenir.
★★★
Bu bayramda (Qere çarşeme) ziyaret yerlerine gidilir, Niyaz (bir tür çörek, kimilerince Arapça ‘’ekmek kırıntısı’’ anlamında olan Lokma da denilen Niyaz yapılıp dağıtılır ve ayrıca olmazsa olmaz olan çıra/çıla yakılır.
Dersim’de Munzur Nehrine gidilip Nehre Buğday serpilir. Kimileri ise haşlanmış Buğday (Dani) serper. Evin hanımı ise bir bardak suyu evin içine bereketlensin diye serper.
Ayrıca boş bir yerde, bir kaç odun getirilip ateş yakılır, dualar edilir ve böylece ateş kutsanır. Ateşin üstünden ise kesinlikle atlanılmaz.
Yakın Bir İnanç Olan Yezidilikte Çârşema Sor
Yezidiler buna Basimbar bayramı da diyorlar ve Nisan ayının ilk çarşambasında kutlanır.
Soğukların ve yaşam zorluklarının bittigi, Bahar mevsimi ile yeniden doğan tabiatin gelişini kutlarlar. Yezidiler bundan dolayı Nisan ayını yılın ‘ilk Gelini olarak’ görürler ve bu ayda düğün yapmazlar. Ayrıca bu gün Meleke Tawuz`a adandığı için tatildir.
Bu Kutsal günde (Çarşeme Sor) Meleke Tawuz, Havva ve Adem’in yaratıldığını ve ayrıca Yezidilerin atası Şahid bin Car (küpün oğlu Şahid/Şid demek oluyor) bu günde oluştuğuna inanırlar.
1 Nisan Yezidilerde aynı zamanda yeni yıldır ve ardından onüç gün süren bir oruç başlar.
Yezidi ileri gelenlerinden Muaviye bin İsmail bu konuda şöyle der; “Eskiden Nisan ayının ilk çarşamba günü başlayan yeni yıl bayramı daha sonraları değiştirilip Newroz denmiş olmalı.
Eski Babil`de yeni yıl bayramı Akitu denilen Nisan`in birinci günü başlıyor ve onbir (11) gün sürüyordu. Sabilerde yeni yıl Nisan ayının ilk günü başlıyor. Yezidilerin kutladığı “yeni yıl” bayramı Akitu ve Sabilerin yeni yıl bayramı gibi “bereket bayramı” karakteri taşıyor ve onüç gün sürüyor”, diye yazar…
Bu bayramda Yezidiler aile mezarlarını ziyaret eder ve mezar taşlarının üstüne gelen gidenlerin yemesi için içinde kuru üzüm, kuru incir, çeşitli çörekler ve üstü bezenmiş (boyanmış, resim yapılmış) yumurtaların bulunduğu tepsiler koyarlar.
Behdin/Zerdüştlerde Çahârşanbe Suri
Çahârşanbe Suri [چهارشنبه سوری]. Behdin/Zerdüşti olan İrani halkların kutladığı çok eski bir “Ateş bayramıdır”. Hayatın masumiyet, günahsızlığın ışıltısı-parlaklığın ifadesi olarak kutlanır ve Zerdüştlerde çok önemli bir yeri vardır. Aynı zamanda yaratılışı ve insanlara sağlıklı olmayı hatırlatırdı ve günümüzde ki yeni İran takvimine göre Newroz`dan bir kaç gün önce kutlanır.
Bu Ritüelin kökeni icin “Ateş bayramı” olduğunu yukarıda yazmıştım ve Persce Suri [سوری]; Kırmızı demek olup aynı zamanda ateş`i ima eder ve ateş`in rengidir.
Yine Newroz'dan kısa bir süre önce evler temizlenir ve ölenlerin ruhları her sene devamlı olarak Cahâršanbe Suri'de anılır. Çocuklar kefen giyip, Persçe Qâšoqzani [قاشق زنی] denilen kaşıkla tencere ve tavaya vurarak, evlerin kapısını çalıp şeker isteyerek sokaklarda dolaşırlar...
★★★
İslam öncesi İran'da insanlar bugün olduğu gibi o gün de ateşin üzerinden atlamazlardı, çünkü ateş kutsal bir element olup toprak, su ve hava ile birlikte dört temel elementtir ve kirletilmemesi gerektiğine inanılmaktaydı.
Ayrıca dört temel element ateş, su, toprak ve hava Behdin/Zerdüştlükte özel bir öneme sahiptir, çünkü maddenin dört temel elementin karakteristik kısımlarını içerdiği varsayılmıştır.
Ateş yakıldıktan sonra herkes el ele tutuşup ateşin etrafında bir daire oluşturup Zerdüşt'ün dini ilahilerini söylerdi.
Zerdüşt dini inancinda Çahârşanbe Suri; İraniler bu Bayramda evlerini temizler, yoğun bir şekilde ölülerini düşünür-anarlar. Buradaki amaç Dikenli çalı ve ot sapları toplar, son soğuk kış gecesinde yakarak, Ahura Mazda`nın kutsal ateşini gecelerine getirirler. Akabinde yeni yıl Newroz`u karşılarlar. İraniler Gahanbâr töreninde kutsal Ateşi ve “karanlığın (kötülüğün) ordusunu, fenalığı, Cin`leri, Ahriman`ın savaşını anlatırlar. Yakılan ateşin üstünden atlar, böylece evlerine ışığın neşesini ve parıltısını getirdiklerine inanırlar…..
★★★
Antik İran’da bu günkü bildiğimiz gibi “hafta`nın” bir formu yok idi. Yani hafta Pazartesi`nden Pazara kadar değildi. Bir ay 30 gün ve her günün ayrı bir ismi vardı. Mesela: Amordâd, Âzar, Soruş, Raşn, Farvadin, Şahrivar, Sepandârmazd gibi…..
Hafta kavramını İraniler, Sami-Arami geleneğinden almıştır. Samiler Tanrının Dünyayı 6 günde yarattığını ve 7`ci gün yaratılışın bittiğine inanırlardı. Bu 7. gün dinlenme günüydü onlar icin.
Bu yüzden 7. güne “dinlenme, boş zaman, paydos anlamına gelen Şabbat/Sabbat/Şanbad/Şanbe [שבת] demişlerdir. Bizdeki günlerin sonuna gelen Se şembe, Çar şembe deki “şembe” burdan gelmekte olup Araplar da haftaları bölmeyi Yahudilerden öğrenmiş olduğunu yeri gelmişken bir bilgi notu olarak buraya eklemek gerekir.
★★★
Çahârşanbe Suri Zerdüştü İranlılarda göksel ve tanrısal bir gelenektir. Anlamı ise minnettarlık ve “her şeye kadir olanı” ululamak ve aynı zamanda Ahura Mazda`ya saygı göstermek ve övmektir. Gelecek olan yeni yıl olan Newroz`u karşılamak-selamlamak, eskinin öldüğü, yeninin hoş geldin olarak isimlendirildigidir. Devamında ölüler için hayır duası yapılıp yad edilir.
Antik İran da Çahârşanbe Suri gününde kutsal element olan ateşin üstünden atlanmaz, etrafında el ele tutuşup halka oluşturup dini ibadet yapılır ve ilahi/klamlar söylenirmiş.
Söylenen klamlar dan biri Persçe olarak şöyledir;
Zardiye man az to
Sorxiye to az man
……..
Sorxiye âtaş mâle mâ
Zardiye mâ mâle şomâ
………
Gole çârşşanbe suri
Dardo balâ ro bebari
Yüzümün içindeki sarılık (hastalık) senin içindir
Sendeki kırmızı (sıhhat) bana gelmeli
……….
Ateşin kızıllığı hepimize
Hepimizdeki sarılık Ateş`e
……….
Ah sen Çahârşanbe Suri`nin kömüründe yanan
Al hastalığı ve bizdeki sefaleti götür.
Çahârşanbe Suri kutlamasının geçmişi, eski İran'da bahar ekinoksundan önceki son beş gün içinde, Hamaspathmaedaya festivaline, ondan önce de Asur-Babil döneminde ruhların festivali olarak kutlanmasını kadar uzanır.
Bu gün yeni yıla (gece ve gündüzün eşitlenmesi) başlamadan beş gün önce Antik İran'ın Mitraizm ve daha sonra Zerdüştlük inançlarında, ölenin cennette kalan ve bu festival için dünyaya dönen atalarının ruhları olarak hayal edilirdi. O dönemin İran toplumu (Zerdüşt inancına göre) bu ruhların gücüne, tüm iyiliklerin tanrısı Ahurâ Mazdâ'ya, kötüleri Ahriman'a hatta tüm dünya düzenine karşı mücadelesine dayanıyordu.
Çahârşanbe Suri 5 gün boyunca kutlanan Gahanbâr [گهنباران], bayramına dahil olup mevsimlik bayramlara ve dolayısıyla Zerdüşt dininin ana kutlamalarından biridir. Odak noktası, tüm iyiliklerin ve yaratılışın tanrısı Ahurâ Mazdâ idi. Yılda altı kez yapılan Gahanbâr kutlamaları, müminleri yeniden köklerine bağlar ve onlara iyilik yapmalarını hatırlatırdı.
Bu kutlamaların sırası aynı zamanda Zerdüşt inancına ilişkin dünyanın yaratılış efsanesini de yansıtmaktadır. Bundan sonra Ahurâ Mazdâ önce görünmez ve ruhani olanı yarattı. Bunu, dünyanın görünen kısmının aşağıdaki sırayla yaratılması izler:
1. Gökyüzü, Yıldızlar, ay ve güneş
2. Su ve Okyanus
3. Dünya
4. Bitkiler (Flora)
5. Hayvanlar (fauna)
6. insanlar
Sırası şeklindedir.
★★★
Bugünde, siyah yüzü, parlak kırmızı elbiseleri ve sihirbaz şapkasıyla Hacı Firûz [حاجی فیروز] denilen bir figür yeni yılı ilan eder. O ve müzisyenleri sokaklarda Tanbur ve Zurna-Trompet çalarak geçit töreni yapar ve insanlar onun şarkılarının sesini dinleyip, dansının tadını çıkarır ve böylece insanlar eğlenirmiş.
Hacı Firûz’un siyaha boyalı yüzü, eski İran'da büyük şansı, kırmızı giysisi ise Zerdüştlükte kutsal ateş Ahurâ Mazda'nın rengini simgeliyordu.
Bu kısma ek olarak Bahar Ekinoksu hakkında Payam Nabarz:
‘’Zerdüştiler, geçmişi muhtemelen daha eskiye dayanan, yedi ayrı tohumu yetiştirme ritüelini de sürdürürlerdi.. Onlar yeni ürünü temsilen buğday veya mercimek filizlerini Newroz gününden birkaç gün önce düz bir tabağın üzerinde yetiştirir. Bunlar sebze (sabzeh) olarak adlandırılırdı. Onlar renkli şeritlerle süslenip yeni yılın on üçüncü günü olan Sinzeh Behzat Dar pikniğine dek bekletilir ve sonra Nehre bırakılırdı. Bugün önceleri yağmur getiren Tiştrya (Tir) tanrısına hasredilir ve ona bereketli bir ekin için dua edilirdi. Tir at gibi tasvir edildiğinden at oyunları bayramda özel bir yer tutardı’’ bilgisini vermektedir.
Ayrıca Bu günde her biri yedi dünyaya karşılık olan yedi kutsal ürün sunak olarak bırakılır. Bu yedi dünya yedi Nehrin ayırdığı mîtolojîk yedi kıta olabileceği gibi insanları koruyan yedi kutsal ölümsüz melek ile de ilişkili olabilir.
Bu Yazatalar sırasıyla;
Anahita (su/verimlilik, doğurganlık), Atar(ateş), Homa (iyileştirici bitki), Sraoşa (sadakat/duacıları dinleyen), Raşnu (muhakeme), Mithra (rasti/hakikat), Tiştrya (köpek yıldızı/yağmurun kaynağı) kutsal varlıklardır
Hewte Mal Bahar Bayramı Kutlamasının Tarihsel-Dini Arka Planı
Mitolojik hikâyelerde görüldüğü gibi, antik dönemde insanlar kışın bitkilerin ölmesini tanrıların ölümü, baharın gelişi ile birlikte doğanın yeniden hayat bulmasını, bitkilerin yeşermesi ise tanrıların yeniden dirilişi olarak sembolleşmiş idi.
Sümerlerin düşüncesine göre panteonda; gök Tanrısı An (Akadca’da Anu), hava tanrısı Enlil, Eridu şehrinin,denizlerin ve yer altı sularının hâkimi Enki (Akadca Ea) teslisi oluşturur. Tanrıça Ninhursag ile beraber Sümer tanrılar panteonu dörtlenir.
Bu tanrıların yanında üç önemli yıldızlar âlemi tanrısı olan; Ay tanrısı Nanna, Güneş tanrısı Utu ile Aşk ve Savaş tanrıçası İnanna vardır. Böylece bu yedi tanrıdan oluşan panteon “kader tayin eden tanrılar” olarak kabul edilmiştir.
★★★
Mezopotamya’da yeni yılın başlangıcı Mart ayına tekabül etmektedir. Yeni yıl kutlamaları ise bu ayın başlangıcından itibaren 12 gün sürerdi.
Bütün kutlamalar içerisinde en önemlisi Aşk Tanrıçası İnanna ile çoban tanrısı Dumuzi’nin evlenme törenidir. Bu “kutsal evlilik âyini” ilk olarak M.Ö. III. binyılda Sümerlilerin önemli bir yerleşim yeri olan Uruk şehrinde gerçekleştirildi.
Sumerliler tabiat olaylarındaki değişimleri ve siyasi olayları mitolojik öyküler ile anlatmışlardır. Dumizi ve İnanna mitosun da tanrı Dumizi’nin ölüler diyarına inişi üzüntü ile karşılanırken yeryüzüne çıkması ve İnanna ile birleşmesi sevinçle karşılanmıştır. Bu evlilik Sümerler tarafından baharın gelişi olarak değerlendirilmiş ve daha sonra Mezopotamya’ya gelen Sami kavimleri tarafından da benimsenerek kutlanmaya devam edilmiştir.
Tanrıça İnanna Sami toplumlarında İştar, tanrı Dumizi ise Temmuz adını almıştır. Bu tören her yıl dönemin kralı ve din kadınlar yöneticisinin temsili olarak katılmasıyla kutlanmıştır. Sümer kralı Ur-Nammu’dan itibaren Sümer ve Akad’ın her kralı tanrıçanın eşi olmakla övünmüşlerdir.
Sumerlilerde olduğu gibi Babil toplumunda da dönemin kralı Tanrı Temmuz’u, din kadınlarının başı ise tanrıça İştar’ı temsil ederek bu kutsal evlilik törenini gerçekleştirilerek gelenek devam etmiştir. Kutsal evlilik törenine katılan Qadiştumlar, Sami toplumları döneminde Mari şehrinde Tanrıça Annunitu’nun ,Sippar ve Kiş’te Tanrı Adad’ın hizmetine adanmışlardı. Bu kadınlar Kiş’te yapılan temizlenme âyinlerinde su serpmekle görevlendirilmişti.
★★★
Mezopotamya ve kuzeyi önce Sami Akadlılar, daha sonra Asur ve Babilliler tarafından istila edildi. Dolayısıyla bu yeni istilacı toplumlar Sümer dininden bir çok şey aldılar.
Babil şehrinin en büyük tanrısı, daha geç bir dönemde Sumer asıllı tanrılar grubunun en önemli tanrılarının kişiliklerini kendisinde topladıktan sonra en yüce tanrı olan Marduk idi. İlkbahar geldiği zaman onun şerefine yeni yıl bayramı kutlanırdı. Bu bayramda, tanrının zaferi, tahta çıkışı, dünyanın ve insanların yaratılışı ile Babil şehrinin kuruluşu canlandırılırdı.
Güneşin göz kamaştırıcı kudretiyle, ilkbaharda toprağa yeni bir hayat vermesi bayramlarla kutlanmıştır.
Mezopotamya’da kutlanan bayramlardan en meşhuru Nisan ayında onbir gün süren “yeni yıl Bayramı”dır. Bu muhteşem bayrama Sümercede yılın başlangıcı anlamına gelen “zagmuk”, Akatçada ise “akitu” adı verilmiştir.
Önasya dinlerinde en ciddi iz bırakanı yine Akitu bayramıdır. Sümercede akitu segurku ya da "arpa ekim bayramı", Babil'de ise reş şatim (yılın başlangıcı) olarak adlandırılmış olup günümüzde iç Asya’ya kadar olan coğrafyada Newroz olarak bildiğimiz törenlere denk düşen bahara giriş kutlamaları, daha doğrusu ritüeli olmuştur.
Akitu ritüeline ait Sümerlerdeki ilk örnekler Ur şehrinin koruyucu ilahı olan, Ay tanrısı Nanna onuruna yapılmaktaydı. Biri Nisannu (Nisan), diğeri Teşritu (Ekim) aylarında olmak üzere iki temel ritüel yapılmaktaydı.
Teşritu ayında kutlanan tahıl Ekim Akitu' su, Nisannu' da kutlanan ise devşirme Akitu idi. Sümer takviminde Nisannu'nun birinci, Teşritu'nun yedinci aya denk düştüğünü belirtmek gerekir. Bu süreçte Akitu ekim ve hasat ya da bereket kutsaması ritüelidir. Fakat daha sonraları ritüel Nisan ayına indirgenmiş ve yeni yıl bayramı haline sokulmuştur.
Aynı zamanda Akitu bayramı ile Asur şehrinde Marduk'un Tiamat'a karşı egemenliği kutlanarak kozmosun devamlılığı sağlanmış oluyordu. On ikinci gün kutsal evlilik ya da ‘’hieros gamos’’ ritüeli yapılıyordu. Dumuzi ve İştar'ın semavi alemdeki evliliğinin zahiri bu dünyada kral ve kutsal fahişe arasında tekrar ediliyor olması, evrendeki kozmik düzenin sürekliliğine de katkıda bulunuyordu.
Böylece; Akitu ritüeli, adeta kozmik düzenin yeryüzündeki tecellisi olarak kralın propagandası haline dönüşebiliyordu.
★★★
Babilliler de yeni yıl gündüz ile gecenin eşit olduğu gün başlamaktadır. Bu bayram ilk zamanlar sonbaharda yapılırken daha sonraki dönemde ilkbaharda kutlanmıştır.
Sonbaharın başlangıcındaki ilk ay Teşri, son ay Ulul (Ululu) olarak adlandırılmaktadır. İlkbaharın ilk ayı ise Nisandır.
Teşri ayından 10 ay sonra, Nisan’dan 4 ay sonra ise anlamı içinde ateş kavramı yer alan Temmuz ayı gelmektedir.
Babilliler’de “Zakmu” veya “Zakmuku” adını taşıyan yeni yıl, ilkbahardaki ilk ay olan Nisan ayında kutlanmaktadır. Kutlamalar gece ve gündüzün eşit olduğu günden hemen sonra Hilal’in görülmesine veya Nisan’ın son günlerine kadar devam etmektedir. Bu bayramın yaklaşık olarak M.Ö. 2400’lerde krallık yapan Gudea döneminden itibaren kutlandığı bilinmektedir.
Bugünden (Akitu) bir gün önce bütün kötülükler, başarısızlıklar, felaketler, hastalıklar terk edilmekte, kutlamalar sırasında krallar bir günlüğüne vatandaş ile eşit duruma gelmektedir. Babil’de tanrılar kader tayini için toplantı yapmakta, insanlar geleceklerini öğrenmek için fal baktırmak, yedi çeşit tohum ekerek onların durumlarından bir yıllık hasat tahmini yapmaktaydılar. Ayrıca ölülerin bu gün yeniden dirileceği inancı da hâkimdi.
★★★
Eski Önasya toplumlarının hepsinde bitkilerin tekrar canlanması ve yetişmesine ilişkin mevsim döngüsü bahar aylarında düzenlenen bayramlarla kutlanmış, tanrılara su ve çeşitli içeceklerle kurban edilen hayvanların parçaları ve çeşitli tarım ürünlerinden oluşan besin maddeleri sunulmuştur.
Bu bayramda sedir, çam ve selvi gibi kokulu ağaç kabuklarının yakılmasıyla tütsü elde edilmiştir. “İştar’ın yer altına inişini’’ konu alan mitte tütsünün tanrı Tammuz (Sümerlerdeki Dumuzi) ve diğer ölülerin ruhlarını dünyaya çağırmak için yakıldığı anlaşılmaktadır.
“Yeni yıl Bayramı” sırasında gerçekleştirilen ritüeller hususunda en geniş bilgiyi Babil vesikalarından öğrenmekteyiz. Babil ve Asur memleketlerinde de bu bayrama Sümercedeki isimlendirilmesiyle “zagmukku” adı verilmiştir. Babil vesikalarından elde ettiğimiz bilgilere göre, bir nevi festival olan bu kutlamalar “Nisannu” (Nisan) ayının ilk on iki günü boyunca sürmüştür.
Yeni yılın en önemli ayini, ülkenin ve halkın refahı ile bolluğunu güvence altına almak amacıyla yapılan “kutsal evlilik” ayini idi. Mezopotamya’da halkın refahını ve bolluğunu Tanrıça İştar’ın sağladığı düşünülmüştür. Bu sebeple de ayinde, tanrıçayı temsil eden rahibelerden birisi ile Tanrı Tammuz’u temsil eden kral arasında “kutsal evlilik” töreni gerçekleştirilirdi.
Mezopotamya toplumları tarafından tanrıça İştar ile tanrı Tammuz’un evliliği, bolluk ve bereketin sembolü kabul edilmiş ve bunun bir “kutsal evlilik” olduğuna inanılmıştır. Sümerler ile başlayıp, daha sonra Sami toplumlarda da devam eden bu ayin geleneği her yıl yinelenerek süregelmiştir. Güneşin kudretli ışınlarıyla beraber başlayan yeni yıl’da dünyanın dönemsel olarak yeniden yaratıldığı ve kutsal evlilik ayini yapılmasının önemli sonuçlar yarattığına inanılmıştır. Böylece tanrısal enerji yeryüzüne saçıldığı ve başlayan yeni yılda refah ve mutluluğun güvence altına alındığı düşünülmüştür.
★★★
Mezopotamya' da yeni yıla giriş olarak kutlanan bu Bayram ritüelinin temelinde yatan asıl unsur, tarım toplumuna geçiş aşamasında keşfedilen mevsimsel dönüşümler ve kozmik düzen arasındaki ilişki kavramına çıkar. Neolitik dönemden itibaren keşfedilen bu olgu muhtemelen tarihteki ilk ve en otantik ritüellerden birisidir.
Hellenistik Babilonya' da Akitu, Mezopotamya kültürünün ortadan kalkışına paralel olarak eskatolojik bir anlama bürünmüş, ritüel adeta sona erecek olan kozmik düzenin yeniden var olmasını sürdürecek bir itici enerjinin yeniden yaratılması bağlamında yapılır olmuştur. Hellenistik dönemin son Mezopotamyalıları Akitu' da kendi yok oluşlarını önlemenin çaresini aramışlardır. Bundan dolayı neredeyse üç bin yıllık geçmişi olan ritüel, İsa dönemine kadar çeşitli formlar içerisinde var olabilmiştir. Fakat kökende yatan sebebin mevsimsel dönüşüm ve hasat kavramı olduğunu, birtakım itirazlar varsa bile, unutmamak gerekiyor.
Kutsal Rakkam Olarak Yedi Sayısı Ve Dinsel Karşılığı
Antik Mezopotamya da en önemli sayı yediydi. Yedi (Tanrı) adı verilen bir grup tanrı, Pleiades (geleneksel olarak yedi tane) ile eşitlenmişti.
Ayrıca yedi sayısı ile imgelenen;
Büyüde, duaların yedi defa tekrarlanması gerekirdi. Yedi ‘’İfrit’’ vücuttan dışarı çıkartılıp, yedi tanrıya yakarılır ve ayinsel hareketler yedi kere (ya da yetmiş yedi kere) tekrarlanırdı. Yedi silindir mühür hastanın boynuna asılırdı. Ayrıca yeraltı dünyasına açılan yedi (ya da on dört) kapının varlığına inanılırdı. Bu anlatılanlardaki yedilerin bazılan sekiz ile değiştirilebilirdi. Bazen 'yedi' ya da 'sekiz' belirsiz bir sayıyı ifade etmek için de kullanılırdı. Öldürülen kahraman'ların sayısı yedi idi ve bunun yanında Tiamat'ın yarattıkları ise onbir taneydiler.
Yedi (tanrı) Bir ifrit grubu için olduğu gibi, Sebittu (Sümer dilinde imin bı) '’Yediler'’ adı, güçleri kötü ifritlere karşı büyülü dualardan faydalanılarak kullanılabilen yararlı bir dizi tanrı için kullanılan adlardan biridir. '’Yediler'’, muhtemelen Elam tanrıçası Narunte kökenli olan kız kardeşleri Narudu ile beraber iş görür; bu nedenle kendileri de Elam kökenli olabilir…..
'’Yediler'’, Babil kökenli ‘’Yedi Bilge'den’’ (apkallü) ayırt edilmelidirler. Işlıara'nın yedi çocuğuyla özdeş olabilirler. Bazen bir başka grup, belki de Enmeşarra'nın yedi oğlu, ile beraber ('’Yedi ve yedi'’ diye) adlandırılırlar. Asur'un baş şehirleri Kalhu (Nemrut), Dür-Şarken (Xorsabad) ve Nineveh'de Yediler için tapınaklar vardır. Yediler, astrolojik olarak Pleiades yıldız grubu ile özdeş kabul edilmektedir.
Yedi Bilge Yedi'den de (Tanrı) (Sebittu) ayırt edilmelidir çünkü: Yeni-Asur'da koruyucu heykelcikler kullanılarak yapılan ayinlerin metinlerinde önce Yedilerin, sonra Yedi Bilge'nin sözü geçer. Yedi Bilge'nin değişik şekilde figürleri yapılırdı. Bunlardan bazıları insan şeklinde, bazıları balık derilerini giyiyor olarak, kanatlı figürler ise kuş yüzlü olarak görünmektedir.
Babil'in Gılgamış Destanı'nda, Uruk'un duvarlarının yapılışı Yedi Bilge'ye atfedilmiş olduğunu da bu kısma eklemek isterim.
Yeni-Asur Döneminde, Yedilerin standart ikonografyası olduğu bilinmektedir. Üst kenarları tüylü, yüksek silindirik şapkalar ve uzun, açık kaftanlar giyiyorlardı. Her biri bir balta ve bir bıçak, aynı zamanda da bir yay ve ok kılıfı taşıyordu. Bunlar koruyucu küçük heykellerin ev içindeki yerleri ile ilgili olarak Yedilere atfedilen özelliklerdir.
Antik Mezopotamya’da tanrılar panteonunda ki Tanrı sayısının yedi olduğununu yukarıda belirtmiş idim. Yedi (Tanrı) adı verilen bir grup Tanrı, Pleiades yedi tane ile eşitlenmişlerdi. Bu yüzden büyüde duaların yedi defa tekrarlanması gerekirdi.
Babil ve sonraki dönem sanatında da yedi noktanın Pleiades'i temsil ettiği kabul edilmiştir; popüler olmamakla beraber, simgelerin yeni versiyonlarında yedi nokta yerine yedi yıldız gösterilmiştir. Yazılar bu simgeyi Pleiades ile ilişkilendirildiği kesin olan Sebittu'nun, Yedi'nin (Tanrı) simgesiyle özdeşleştirmiştir.
★★★
Sonuç olarak; Rae Heqi müminlerince bahar ayında kutlanan Hot-Hewto-Hefte Mal, tabiatın yeniden doğumu olarak algılanıp inanılmış, kökleri Sümer-Akad-Asur-Babil ve Aryanik/İrani inançlara giden, çok güçlü bir dinsel-kültürel altyapısı olan, zamanla farklılaşarak kimi yeni dinsel-siyasal karekterleri de içine alarak varlığını sürdürmüş, antik muhteşem bir Bayram olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek.
Hewta mal u Qere Çahârşanbe/Çarşeme şima firaz vo! Hefta mala mezin ya we u ya gist piroz bi!
Not: Bu yazı daha önce Diroka Kurdistan sitesinde yayınlanmıştır. Yazıyı tekrardan elden geçirip eklemeler yapıp tekrardan yazdım.
Kaynakça
Safa, Zabihollah, Zeitrechnung und Nationalfeste der Iranier (Gāh-Schomarī wa Dschaschn-hā-ye Melli-ye Īrānīān).
Haft Sin, Encyclopaedia Iranica
Chwolsohn, Daniel. Die Ssabier und der Ssabismus, Vol. II- Orientalische Quellen zur Geschichte der Ssabier und des Ssabismus
Jeremias, Alfred, Die babylonisch-assyrischen Vorstellungen vom Leben nach dem Tode, nach den Quellen mit Berücksichtigung der alttestamentlichen Parallelen dargestellt
Prof. Friedrich Delitzsch, Assyrischen Wörter buchs, Das babylonische Weltschöpfungs-Epos. 1897
Mary Boyce, İranien Festivals, The Cambridge History of İran 3(2), Cambridge University Press
Hüseyin Çakmak, Seyfettin Elaldı, Dersim Aleviliği Raa Haqi / Riye Heqi’de Cenaze Kaldırma Geleneği
Kemal Kahraman, Dersim ibadet takvimi ve ritüelleri
John S. Guest, Yezidilerin Tarihi
Erol Sever, Yezidilik ve Yezidilerin Tarihi
Jeremy Black, Anthony Green, Mezopotamya Mitolojisi Sözlüğü Tanrılar İfritler Semboller
Suzan Akkuş Mutlu, Eski Mezopotamya’da Törenler. Doktora Tezi
Kürşat Demirci, Eski Mezopotamya Dinlerine Giriş
Şinasi Gündüz, Anadolu'da Paganizm Antik Dönemde Harran ve Urfa
Ebru Uncu, Mezopotamya, Anadolu ve Mısır Medeniyetlerinde Güneş
Kültü
Musa Kazım Çağlar, Harraniler/Şemsiler veya Harranlı Sabiler: Sin Kültü
Abdullah Ekinci, Edessa ve Harran'da Tanrı ve Tanrıçalar
Munzur Çem, Dersim Merkezli Kürt Aleviliği