İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom'un kaçırılıp, öldürülmesi olayına Mahir Çayan ile beraber katılan Hüseyin Cevahir verilebilir...
Hristiyan ve Müslüman toplumlarında Yahudi karşıtlığı vardır ve buna literatürde "antisemitizm" denmektedir. Bundan dolayı antisemit çevreler bu gök kubbe altında Yahudilerin özgürce, öz vatanında dahi yaşamalarını istememektedir. Tek cümle ile, ''onları Akdeniz’e atıp yok etmek istemekteler. Bir Yakındoğu toplumu olan ve aslında Yahudiler ile normalde hiçbir alıp veremediği olmayan Kürt toplumunda da extrem olmamakla beraber bir Yahudi karşıtlığı bulunmaktadır.
Antisemitizmin kökleri; Yahudilerin başta dinsel olarak tek tanrılı dine inanması, inançları gereği diğer dinlere pek de saygı göstermemesi, koşer (katı beslenme), temizlik kuralları ve de kendi dinlerini dayattıkları vs. fikri bunda etkendir. Örnekleyecek olursak; Mısır'da başlarına gelen ve kovulmalarına sebebiyet veren davranışları, sonra antik Yunanlıların Yahudilere attığı iftiralar ve bunun üzerinden meşrulaştırılan baskılar. İ. Ö 3. yy. İskenderiye’de Yahudilere yapılan saldırı ve sonucundaki katliam. Romalıların, Yahudilerin farklılıklarından dolayı yaptığı katliamlar. Daha sonra kimi Yahudi öğretilerini (doktrinleri) temel alan, kimisini reddeden, Hristiyan ve Müslümanların tepkisi (hiç de sevimli olmayan, ceberrutçadır). İlk Hristiyanların İsa'nın öldürülmesinde Yahudi inanç mensuplarının etkisi olduğunu inanmaları ve bundan dolayı Yahudilerin suçlanması sonucu işin kan davasına dönüştürülmesi ile başlar. Sonrasında Hristiyanlığın Romanın resmi devlet dini olması ve Kiliselerde İsa`nın ‘’öldürülmesinde’’ Yahudilerin sorumluluğunu vaaz etmeleri, ‘’Yeni Roma’da’’, Yahudilere karşı diskriminasyonun başlangıcı olup temelinde teolojik-ideolojik sebepler bulunmaktadır... Daha sonraları bu Hristiyan toplumlar içinde yaşayan Yahudiler her olumsuzluğun (melanetin) sebebi olarak tanımlanmış, adeta "şeytanlaştırılmış", ve bu; pogrom, modern çağda ise soykırıma uğramalarına sebebiyet vermiştir...
İslam öncesi Araplarda, Hristiyanları hariç herhangi bir Yahudi karşıtlığı yoktu. İki toplum çoğunlukla yan yana, pekte sorunlu olmadan genelde barışçıl ve uyumlu bir şekilde yaşardı. İslam peygamberi Muhammed, Mekke`de kendi dinini kabul ettirememiş, burada artık bir umudu kalmadıktan sonra bir Yahudi şehri olan Yatrib/Medine göç etmiştir. Burada, Yahudi kabileleri kendi dinine çekmeye çalışmış hatta bu uğurda kıbleyi bile onların kutsal şehri olan Kudüs`e çevirmiştir. Bütün bunlara rağmen, Medine Yahudileri onun peygamberliğini ciddiye almamış ve sadece yerel bir Arap lider olarak görmüşlerdir. Bu da Muhammedi bir hayli kızdırmış ve Hendek savaşı (aslında savaş olmamış sadece karşılıklı biri birilerini küfür ile rencide etmişlerdir) sonrasında Mekke ordusuyla "zimmi anlaşmaya" gittikleri bahanesiyle Medine’de Beni Kureyze ve akabinde Hayber’de de Beni Nadir’e karşı katliamlara girişmişlerdir. Böylece, İslam’ın omurgasında teolojik-ideolojik olarak Yahudi karşıtlığı girmiş ve Kuran'da da bu doğrultuda birçok anlatım bulunmaktadır.
Biraz daha gerilere gidip konuya derinlemesine bakalım!
Yahudi aşiretleri, günümüzde "Doğu Akdeniz" olarak tanımlanan bölgeye sürekli saldırılar düzenleyip yerleşim yerleri ve doğudan Avrupa’ya satılması için malları getiren kervanları soymaya başlarlar ve böylece Asur-Babil ticaretine darbe vururlar. Bundan dolayı Babil Kralı II. Nebukadnezar bu meseleyi ortadan kaldırmak için İ.Ö.597`de Kudüs'e girer ve Yahudileri zorunlu olarak Babil`e sürgüne yollar... Daha sonra Medler, Asur-Babil devletini ortadan kaldırmış, Ax(h)amenid kralı II.Kuroş/Kyros döneminde ise Yahudilerin tekrardan anavatanlarına dönmesine izin verilmiş, hatta sürgünde zarar görmüş olan kutsal Süleyman tapınağının onarılması için bir hayli yüklü para dahi verilmiştir... Bundan dolayı Yahudiler, İranileri (Aryen) minnetle anmış ve bu olayı kutsal dini metinlerinde dahi anlatmışlardır. Üstüne Purim denilen bayramları da yine İranilere olan bir minnet kutlamasıdır... Kısaca görüldüğü gibi özelde Kürtler, genelde İrani toplumlarda hiçbir şekilde, herhangi bir Yahudi karşıtlığı yok idi. Aksine onlara yardım edip koruyup kollayan bir tavırları olduğu net bir şekilde tarihi kroniklerde görülmektedir.
Türk tarihine baktığımızda, İslam öncesi Yahudi düşmanlığı görülmemekte, aksine onlara karşı sempati dahi besledikleri tarihi kroniklerde net bir şekilde karşımıza çıkmaktadır. Hatta tuhaf bir şekilde, Müslüman Selçukluların hanedan mensuplarında, İsrafil, Musa, Davut, Mikail vs. gibi İbrani isimler bulunmakla beraber, Yahudilere karşı sempati beslemişlerdir.
Sovyetler birliği sosyalist devrimlerinin ilki olup, göreceli olarak "geri bir coğrafyada" gerçekleşmiştir. Bolşevikler batıda sosyalist devrim beklemiş ama bu gerçekleşmemiş sonucunda "kendi yağında kavrulmak" için tek ülkede sosyalizm fikrine gitmiştir. Yani her şey "bu sosyalist anavatanı korumak içindi" artık…
1945 yılında Almanya ve müttefikleri yenilmiş, "soğuk savaş denilen" yeni bir dönem başlamış, sonucunda NATO ve Varşova Paktı oluşmuştur. 1948 yılında İsrail devleti kurulmuş ve ilk tanıyan devletlerden biride SSCB`dir. Yeni kurulan bu İsrail devleti; Avrupa devletlerinin orta doğudaki bir kopyası diğer bir değiş ile orta doğudaki tek Avrupa devleti gibi olup, NATO üyesi olmadan batı cenahında yer almıştır. İşte bu ortamda batı cenahında yer alan İsrail devleti, o bölgede Yahudi düşmanı olan Araplarca istenmemiş, ta başından beri yine Araplar ile bir hayli sorun yaşamış-yaşamaktadır. Sol-sosyalistlerce bu batı yanlısı devlet, adeta "aforoz edilmiştir". Türk, Arap ve Pers toplumlarının İslam’dan gelen Yahudi karşıtı genetik kültür kodları, bu sefer SSCB için batı yandaşlığı gerekçesiyle faaliyete geçirilmiştir...
Böylece, ideolojik olarak ya da ideoloji kılıfında Türk soluna, Yahudi karşıtlığı girmiş ve bunlar ile ilişkide olan Alevi kökenli solculara da bu virüs onlar üzerinden böylece bulaşmıştır...
Buna en iyi örnek olarak; 22 Mayıs 1971'de İsrail Başkonsolosu Efraim Elrom'un kaçırılıp, öldürülmesi olayına Mahir Çayan ile beraber katılan Dersimli Kürt Alevi Hüseyin Cevahir verilebilir...
İslami cenahta da yine genetik kültür kodunda İslam’dan gelen Yahudi düşmanlığı, İsrail’in kurulması ve sonrasında Müslümanlar arasında bir bahane olarak kullanılmış, özellikle gerici Arap devletleri kendi halkını hedef şaşırtmak, manipüle etmek, İslami siyasal partiler ise Müslümanları harekete geçirmek için, birazda işi mistisizme ve dramatize ederek kullanmışlardır. Ve bu verili durum, günümüz itibariyle son gaz devam etmektedir. Dolayısıyla, İsrail devleti, bölge solcuları ve İslami yapılar için bir bahane aracı olarak istismar edilip kullanılmaktadır.
İnsanlar arasında, manipüle edil(en)miş "güruh özellikleri gösteren" yığınlar bol miktarda bulunmaktadır. Maalesef bu kesime bir kısım ya da manipüleye açık Kürt de (Alevi ve Müslümanı ile) bulunmaktadır. Farklı din-inanç ve ideolojik kesimden gelen ve kendi özgürlüğü peşinde koşması gereken Kürtler kendisini çokta ilgilendirmeyen işler ile meşgul edilip manipüle edilmekte ve böylece toplumsal enerjisi boşa akıtılmaktadır. Bu durum daha çok dış dinamiğin (ilhakçılar) Kürt toplumuna şırınga ettiği yabancı bir virüstür olup buna da çeşni bir toplumsal kesiminde olduğunu belirtmeliyim. Dolayısıyla kendi özgürlüğü için ses çıkarmayan kimi Kürtler, Yahudi karşıtı gerici Filistinli Araplar için sokaklara dökülmekte, gerektiğinde mal-mülkünü ve hatta üstüne canını dahi vermektedir…