Penceresine kapısına Türk bayrağı asarak kurtulmaya çalışan o güzelim insanları, pencere pervazlarında sallanan son bakışları ile öldürüp yok ettiler...
“6-7 Eylül’de 1955’te katledilenlerin anısına saygı ile…“
Din, ırk, cinsel kimlik sorunları çözülememiş ülkeler için her an her şey bir başka olguya dönüşebilir. Belki de birçok sorundan dolayı hızlı yükselip kayboluyor, sorun çözüme ulaşmadan veya vardığı yerde tam olgunlaşmadan başka bir olay ile gündemden alaşağı ediliyor.
Kadın sporcuların voleybol maçı kazanmaları ile AKP muhalifleri bunu bir savunma sahiplenme smacı olarak gördüler, ilerisi gerisi Kemalist’i solcusu, Türkçüsü “laiklik elden gidiyor” paradigması ile bayraklara sarılarak cinsel kimlik saldırganlarına hadlerini bildirdiler! Yoksa voleybolda kaç kişi oynuyor diye sorsalar ben dahil çoğumuz tökezleriz. Atatürk’ün kızları zafer kazanmıştı! Tamam da Atatürk’ün ülkesi değil miydi Türkiye, neden bu kadınlar veya erkekler cinsel kimliklerini rahat açıklayamıyor, ancak milli maçta milli olabiliyor? Peki milli olmayan diğer cinsel kimlik sorunu olanlar ne olacak? Hemen diğer soru gelsin; bu denli cesur iseniz bu kadınlar kazamasaydı aynı tonda sahip çıkacak mıydınız?
Günler 6-7 Eylül, bize neyi hatırlatır, Müslüman ve Türk olmayanların alayını yakıp yıkma günleri değil mi? Penceresine kapısına Türk bayrağı asarak kurtulmaya çalışan o güzelim insanları, pencere pervazlarında sallanan son bakışları ile öldürüp yok etmediler mi?
Bu 12 Eylül’de Kenan Evren fotolarını evlerine asan solcular Aleviler ve Kürtler için de bu değil miydi? AKP ye karşı olmak için her cepheyi meşru sayanlar, AKP, Kemalizm’in ürünü değil mi? Cumhuriyetten beri ve 1925’te kurulan diyanet hangi inanca müsamaha göstermiş?
İslamcılara!
Hangi partilere olanak vermiş? Sağcı ırkçılara!
Cemalettin Çelebi ve sonra kardeşi Velayettin Çelebi, Hacı Bektaş Postnişini, Atatürk’ü her safhada desteklediler değil mi? Hatta Cemalettin Bey milletvekili oldu, erken hakka yürüdü. 1925’te tekke zaviyeler kanunu ile Hacı Bektaş tekkesi kapandı. 1948 de açılan tekke diyanetin bünyesinde hizmete sokuldu ve giriş ücretleri diyanet üzerinden camilere sarık ve cüppe parası olarak aktarılıyor.
Nerde Atatürk’ün Türkiye’si? Devletler devamlılık ile kendilerini yaşatırlar. Dünün DP’si CHP’den çıkmıştı, sonrakiler de aynı devamla sürmüştür. Bugün ülke çökme noktasına gelmiş ise bunu bayrak manevrası ile kurtarmak olanaksız ülke seviciler! Bu bayrak mevhumu da her dönem bir parıldama alır.
Korunması gereken bayrak mıdır, bayrağın koruma gücü müdür? Kıvamına gelmişken söz şunu söyleyeyim; İnsanlar ve özellikle son günlerin tartışılan kadın sporcular, başarılı oldukları için değil, her zaman desteklenmelidir. Maçı kazandıkları için ciddi destek alan kadın sporcular, acaba kazanmasalardı aynı sahiplenme olacak mıydı?
Kendisine ‘sosyalistim’ diyen zatlara da kısaca; sosyalistlerin sorunu milli değil, sınıfsaldır. Milli sorun ırkçılıkla ve erkek egemenliği ile bayraklara boca edilmiş kasvetli bir ruh halidir.
Kısa keseyim ‘Aydın havası’ olsun, yok yok ‘aydın tavrı’ olsun. Kadını, bayrak ile spor ile değil, köyde, tarlada, ahırda, şehirde mutfakta, tekstil atölyelerinde, sokakta her yerde uluorta fahişe damgası ile öldürüleni desteklemiyorsan ve tecavüze uğrayınca Atatürk’ün kızı değil de smaç atınca kızı oluyorsa, Sabiha Gökçen’in smaçlarındaki katletme başarısı üzerine gül koklatma!