Quasimodo’nun adı Latince'de "eksik-tamamlanmamış adam", “yarı yarıya insan”, “yaklaşık olarak insan”, “tamamlanmamış insan!” anlamı da taşıyor.

Günümüzde hızla değişen dünya, insan yaşamını bir dizi karmaşık dengeleme eylemiyle karşı karşıya bırakıyor. Fransız yazar Victor Hugo'nun ünlü eseri "Notre Dame'ın Kamburu"nun ana karakteri Quasimodo’nun adı Latince'de "eksik-tamamlanmamış adam", “yarı yarıya insan”, “yaklaşık olarak insan”, “tamamlanmamış insan!” anlamı da taşıyor.  Dış görünüşünden dolayı toplum tarafından dışlanan ve “yarı yarıya yaşam sürdüren” bir karakterdir.

Türkiye’deki yaşamı düşününce aklıma Quasimodo geliyor; hayat "yarı yarıya" veya "yaklaşık olarak" yaşanıyor; adına yaşamak denirse…

Türkiye'de artan işsizlik ve pahalılık oranları, yetersiz gelir seviyeleri ve sürekli olarak yükselen enflasyon gibi ekonomik faktörler, insanların yaşam kalitesini oldukça olumsuz etkiliyor. İnsanlar temel insani ihtiyaçlarını karşılamakta zorlandıkça nerede neyi kısabilirim, en ekonomik şekilde nasıl yaşayabilirim; sosyal hayatta, giyimde, barınmada nereden feragat edebilirim’ diyerek yaşamından tavizler veriyor, toplumsal ilişkilerde daralmaya gidiyor.

Beslenme, barınma, sağlık ve eğitim gibi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan insanlar, sağlıksız koşullarda yaşamak, yetersiz beslenmek, nitelikli eğitim alamamak gibi zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar.

Çalışır, didinir ama yürek dolusu eşini sevemez, bir hediye alamaz, yemeğe götüremez; ev, araba alamaz, kirasını ödeyemez, tatile gidemez, karnını doyuramaz, iki arkadaşıyla bir iki kadeh içip gecenin tanrılarına küfür edemez…

İşin içinde ekonomik gider varsa en tabii, en doğal olarak yapması gereken eylemi kırk kez düşünür; yapmamak için elinden gelen tüm gayreti gösterir.

Artık toprak uzaktır; su, temiz hava, kendini yeşil örtülere büründürmüş doğa uzaktır! Yılda bir de olsa gördüğü baba toprağı, akrabalar, eş dost uzaktır!  Giderek dostluk, komşuluk ilişkileri, yardımlaşma, fedakarlıkta bulunma gibi temel insanı değerler yerini bencilliğe, içe kapanmaya ve yalnızlaşmaya bırakır. Bu durum, insanların aile içinde, çevrede, sosyal ilişkilerinde fiziksel ve ruhsal zorluklar yaşamalarına, tahribatlara neden oluyor ve yaşam kalitesini düşüyor.

Gelecek ve güven olgusu çok tahrip oldu

Her şey kötüye gidiyor; toplumsal sağlık pandemi sürecinde olduğu gibi sürekli tehdit oluşturuyor. İklim krizi insanlığın en önemli sorunu olarak her gün yüzünü yangınla, sıcaklık artışlarıyla, toplu canlı ölümleriyle, sel baskınları, mevsimsiz yağışlar veya dondurucu soğuklarla gösteriyor.

Gıda krizleri derinleşiyor ve laboratuvarlarda sentetik beyaz et üretimine onay veriliyor…

İnsanlar yarının ne olacağını kestiremiyor ve geleceğe güvenle bakamıyor. Geleceğe güvenle bakmayan veya gelecek güvencesini yitiren insan mutlu olmaz! Plan yapamaz, yatırıma girişmez, aile kurmaktan çocuk yapmaktan kaçınır, sorumluluk almaz, her şeyden kurtulmaya, mümkün olduğuna az sorumlulukla yaşamını sürdürmeye çalışır; ‘yarı yarıya yaşar’.

İnsanlık olarak ölüyoruz!

Dünyada teknolojik gelişmelerin hızla artması, insan yaşamının bir yandan kolaylaşmasına diğer yandan da derin değişimlere uğramasına neden oluyor. Dijitalleşme, otomasyon ve yapay zekâ gibi faktörler, iş dünyasından günlük yaşama kadar birçok alanda etkili oluyor. Bazı insanlar, teknolojinin sunduğu kolaylıkları kullanarak daha verimli ve etkili yaşamlar sürerken, diğer yandan toplumun büyük çoğunluğu teknolojiye (sosyal medya araçlarını kullanma düzeyinde) bağımlılık gibi sorunlarla da yüzleşiyor.

Son yıllarda sosyal medya ve dijital iletişim araçları, insan ilişkilerini farklı bir boyuta taşıdı. Sanal dünya, gerçek dünyayla etkileşimi değiştirdi ve bazen insanlar "yaklaşık olarak insan" modunda, yüz yüze iletişimin yerine dijital iletişimi tercih ederek yaşam sürdürebiliyor. Bütün dünyasını bir sanal aleme kapatabiliyor. Yarı insan, yarı makine! Hem var hem yok! Hem yakın hem çok uzak!

Yarı yarıya! Çevre ile bağı topuk, doğadan, doğallığından uzaklaşmış, dar bir ekran çerçevesi içinde, kendinden başka birinin sorunlarıyla ilgilenmeyen var olma ile yok olma arasında bir yerlerde yaşayan insanlar… Ölüyoruz yavaş yavaş; toplum olarak insanlığımızdan uzaklaşıyoruz.

Not: Quasimodo, Victor Hugo'nun ünlü romanı "Notre-Dame'ın Kamburu"nun (İngilizce: The Hunchback of Notre-Dame) başkarakterlerinden biridir. Roman, Notre-Dame Katedrali'nin çevresinde geçen ve 15. yüzyıl Paris'inde yaşanan olayları konu alır. Quasimodo, çirkin görünümlü ama iyi yürekli bir çan çıraklarıdır. Hikayede, katedraldeki çanları çalarken görevi nedeniyle "kambur" lakabını alır.

Quasimodo'nun karakteri, dış görünüşüne rağmen insanlık, sadakat ve sevgi gibi temaları temsil eder. Romanın ana teması ise insan doğasının karmaşıklığı, dış görünüşün yanıltıcı olabileceği ve toplumdaki dışlanmış bireylerin iç dünyalarına odaklanır.

Ayrıca, Quasimodo'nun hikayesi, çeşitli tiyatro oyunları, film uyarlamaları ve diğer popüler kültür eserlerinde de sıkça kullanılmıştır. Notre-Dame Katedrali'nin ve Paris'in tarihi atmosferiyle birleşen bu karakter, edebiyat ve sanat dünyasında önemli bir yere sahiptir.