Rae Haqi/Alevilik olgusunun teolojik izlerini takip ettiğimizde farklı bir inanç sistemi ile karşı karşıya olduğumuzu fark ederiz.
Buna rağmen islamın sunni uleması Aleviliği “yarı islam-makbul olmayan müslüman“ olarak tanımlamıştır.
★★★
Modern dönemde Türkler, Osmanlı topraklarında sunni-hanefi omurgalı bir ulus yaratmak istemiştir. Coğrafyanın ezici çoğunluğun da bu minvaldeki toplumu bir siyasi mühendislik projesi olarak kurgulamıştır.
Zaman içinde gayri islami unsurlar ise bilindik sebep ve şekilde sayıca minimalize edilmiştir.
Alevi toplumu da bu döneme kadar, onca katliam ve asimilasyona rağmen hatırı sayılır bir sayısı bulunmaktaydı.
Alevi toplumuna bir yandan “havuç ve sopa“ taktiği uygulanırken diğer yandan oluşturulan resmi tez-söyleme uygun düşecek bir arka plan kurgulanmaktaydı.
Aleviliğe; “Türkler islama geçtikten sonra eski inançlarını bir şekilde islam içinde yaşatmıştır“ tezi uydurularak bir Türklük geçmişi yaratılmaya çalışılmıştır…… Yani bir nevi “şamanizm ve islamın karışımı“, bir alt Türk tezi olarak resmi ideoloji için tasarlanmıştır.
Böylece zamanla sunni-hanefi potasında eritilmeye çalışılmıştır. İnkar edilip yok sayılmasına işte bu siyaset kurgusu belirleyici olmuştur.
Konuyu bu noktadan izah etmeye çalışmamın sebebi; Aleviliği tanımlarken bu arka planın etki ve önemi olduğundandır. Aksi Aleviligi başlı başına bir din veya en azından ”islamın bir mezhebi” olarak tanımlayıp anayasaca tanınıp hakları belirlenmesi gerekecekti…...
★★★
Bir kitap çalışması için yazdığım bir makalede dini şöyle tanımlamıştım;
Din: Avestan kökenli irani/aryenik bir kelimedir. Kısaca doğaüstü inanç, ritüel ve buna paralel düşen ahlak gibi öğelerin toplamıdır. Aynı zamanda din bir sistemdir. Dünü, bugünü ve yarını; yaratılışı, yaşamı, ölümü ve ötesini bir nizam içinde açıklar. İnanç ise bunlardan birine veya birkaçına cevap olmaktadır. Din ve inanç, inanmayı itikadı gerekli görür. Bunların muhtevaları aynı veya ayrı olabilir. Bu noktada da Mezhep ve Meşrepler çıkmaktadır. Bu anlatılanlar her din için geçerlidir. Peygamber inancı olan veya olmayan tek tanrılı dinler ve beşeri dinlerin her birisi bir sistemi ifade etmektedir. Çevremizde olan şeylerin nasıl meydana geldigi-oluştuğunu, insan-doğaüstü güçler ile izah eder. Ve yine bu izah; paralel veya sonucunda sosyal hayat ve kuralları düzenler.
Dolayısıyla; evren-dünyanın nasıl meydana geldiginden, nelerin yasak veya nelerin yasak olmadığından, nasıl yaşanılması, ibadet, doğum, ölüm, evlilik v.s gibi tören-ayinlerin nasıl yapılması gerektiğine kadar sosyal hayatın sınırlarını belirler….
★★★
Tanımdan hareketle konuyu detaylandırıp irdeleyelim.
Dinin bütün bir evreni insan dahil bütün canlıların nasıl oluştuğunu(yaratıldığını) kendi mantığı içinde anlattığını tanımı yaparken belirtmiş idim. Alevilikte yaratılış batıni alemde başlar ve bunu başlatan Haq’tır. Buna göre; “Haq bilinmek istedi ve kendi özünden Muhammedi (Muhammed-i nur, tije Mıhemed, treje Mıhemed) yarattı. Onun nurundan Ali’yi yarattı ve ikisini alıp yeşil bir kandilin içine koydu“....... Bu yaratıcıya Kırmançki/Zazaki, Arapçadan alınma ‘’gerçek, doğru’’anlamında olan vede Tanrı olarak tanımlanan Haq, Kırdaski/Kurmanci de bunun yanında birde ayrıca
Xade denmektedir. İşte bu Yüce Yaratıcı güç (Haq) bütün bir evreni, doğayı ve insanları direkt veya onun yarattığı varlıklar üzerinden yarattığına inanılır, ki, bunlar; Muhammed, Ali başta olmak üzere Cebrail ve diğer meleklerdir. Kısaca anlaşılacağı üzere doğaüstü güçler ile varoluş-yaratılış anlatılmakta olup inanç felsefesindeki tutarlı bir devamlılığı ve ilk önemli kutsalları da bizlere göstermektedir.….
Zahiri alemde ise Muhammed nübüvvet makamını temsil ederken Ali Velayet yani İmametin temsilcisidir.
★★★
Yaratılışın devamında; Adem ve Havva cennetten zahir/maddi aleme kovulduğunda “ilahi bilgi“ aktarımı Adem-Şit/Naci düzleminde, sonrada yüz yirmi dört bin peygamber vasıtası ile Muhammed zahir dünyaya gelene kadar devam etmiştir. Sonra ilahi bilgi ilk imam olan Ali (burada artık Ali zahir Aleme gelmiş olur) ve diğer 10 imam aracılığı ile sürmüş, devamında 12. imam ise gaybe gitmiştir. Bundan sonra “seyyid“ (ehl-i beyt soylu) olduğuna inanılan Alevi toplumunun dini işlerini yapan pirler aracılığı ile bu ilahi bilgi Alevi toplumuna aktarılmıştır……
Buraya kadar gayet açık bir şekilde anlaşılacağı üzere; zahir alemde (bu dünyada) Muhammed peygamber Ali ise onun İmamı olduğunu bir üstte belirtmiş idim. Bu noktada kısaca görüleceği üzere Alevilikte Muhammed ve Ali’ algısı bambaşka olup ortodoks islam ile karıştırmamak lazımdır. Yeri gelmişken Alevilikte peygamber yoktur iddiasının da boş olduğunu bu noktada belirtmek isterim. Peygamberlik inancı ise başta Yahudilik olmak üzere diğer dinlere Zerdüştlük üzerinden geçtiğini kısa bir bilgi notu olarak belirtmek isterim. Kaldı ki; bir inanç sisteminin din olarak tanımlanması için onun peygamberi olmasıda gerekmez. Buna örnek olarak Hinduizm, Budizm, Akad, Asur, Babil, antik Mısır, Yunan ve hıristiyanlık v.s. dinlerini örnek olarak verebiliriz.
Kısaca görüleceği üzere karşımızda tutarlı bir eskatolojisi(din felsefesi) olan bir inanç bulunmaktadır ve bu din tarifine gayet düzgün bir şekilde uymaktadır.
★★★
Yine dinlerde olması gereken ”kutsal” kabul edilen doğa ve insan üstü kudret veya keramete sahip varlık veya evliyaları vardır. Alevilikte meleklerin haricinde başta Xızır olmak üzere Veli, Dewres (Derviş) ve Pir-Bava” gibi ruhbandan da olan şahısların olağanüstü kudrete (Haq tarafından bahşedilmiş) sahip olduğuna inanılır. Bunlara bir kaç örnek olarak; Hacı (Xaci) Bektaş, Bava Kures/Baba Kureş, Bava Mansur, Duzgı(Türkçe yanlış bilinişi ile Baba Düzgün) v.s. verebiliriz. Artı olarak bu kutsallara aid saygı, hürmet ile önemsenen ziyaretler bulunmakta olup yine bu mekanlarda bir çok dini ritüel yapılmaktadır.
★★★
Dinlerin en belirgin özelliklerinden biride dogma/nasları olmasıdır. Dolayısıyla; dini inançlar ilahi buyruklar olup “değiştirilemez, değiştirilmesi dahi teklif edilemez, üstüne sorgulanıp tartışılamaz da”…. Bu örnekler ile beraber Alevilikteki kimi dogmalara işaret edip ilerleyelim!. Alevilik de Haq, Xızır, Bava Duzgı/Düzgün Baba, Şit/güruhu Naci(ye), Hacı Bektaş v.s. tartışılıp sorgulanamaz… Ritüel olarak; Cem, semah, cenaze, doğum-ölüm, evlilik törenleri (ki,Alevi olmayan ile evlenilemez vede boşanma yoktur) kurban v.s…de sorgulanamaz, değiştirilemez..… Başkaca; don bedon/ruh göçü(reenkarnasyon) inancı bulunmakta ve bu inançtan dolayı zahiri cennet ve cehennemin bu dünyada olduğuna inanılmaktadır.
Basit olarak konunun daha iyi anlaşılması için diğer dinlerdeki dogma olan ilahi buyruk ve inançlardan örnekleyelim. Zerdüşt, İbrahim, Nuh ve Muhammed`in peygamberligi, İsa’nın tanrının oğlu olduğu- Mesihliği, Meleke Tawus, evrenin yaratılışı, kimi dinlerdeki cennet-cehennem inancı, ritüeller v.s.….. Bu kısımda da anlaşılacağı gibi Alevilikte dogmalar vardır tıpkı başka dinlerde olduğu gibi. Dolayısıyla Alevilik dogmaları olan bir din`dir, ki bunlar olmazsa Alevilik diye bir şey olmaz yani mevcut hale gelemezdi…..
★★★
Alevi toplumunun dinsel işlerin yürütülmesini Pir ve Rayverler (Rehber) yapar ve bunlar ruhban dan sınıftır. Çünkü bunlar nas yolu ile belirlenmiş insanlar olup belli ocaklara bağlı, dinsel makamlar ise baba`dan oğula geçer. Bunların dışında kimse Pir ve Rayver olamaz!… Yine cemlerde Pir öncülüğünde kendi dini-ahlak kuralları çerçevesinde ibadet edilir, dini-toplumsal sorunlar çözülmeye çalışılırdı….. Örnek olarak; kötülük dozaj miktarına göre cezalandırma hatta “düşkün (Aforoz)” ilan etme son kararını Pirler verirdi. Yine ayrıca ceza durumuna göre kimileri eskiden Tercan`daki “düşkünler ocağına” yollanır ve kişi orada rehabilite edilirdi… Yine doğum, ölüm ve evlilik gibi ritüeller inancın çizdigi çerçeve doğrultusunda Pir`lerin önderliğinde yapılır ve bunun dışına çıkılmaz idi. Görüldüğü gibi Alevilik inancı bir bütün olarak toplumun en küçük hücresine kadar egemen idi.
★★★
Alevilik; her ne kadar katliamlardan dolayı hatırı sayılır oranda zedelenmiş isede tutarlı bir eskatolojiye sahip olup, dünü, bu günü ve gelecek hakkında ilahi izahat ve hükümleri bulunmaktadır. Alevilik felsefik olarak da metafizik bir mantık ile hareket ettiği gayet açık bir şekilde görülmektedir….. İnsan doğaüstü kutsalları (mekan-ziyaretleri dahil) ve dini inanç-ritüelleri uygulayan-yöneten, Haq tarafından belirlenmiş bir sınıfı ve bunlar arasında da bir hiyerarşi bulunmaktadır. Sabit, şekli şemali belli dini bayram, merasim ve kutsal günleri de vardır. Çok gelişmemiş (içine kapanmaktan) olsada bir hukuk sistemi ve toplumsal ahlaki değerleri de bulunmaktadır.
★★★
“Aleviliğin bir kitabı yoktur“ dolayısıyla din olamaz iddiasına kısa bir cevap olarak; bir inanç sisteminin din olarak tanımlanması için bir kitabı olması gerekmez. Dinsel bilgilerdeki tutarlı bir bütünlük olması gerekmekte ve bu sözel olarak da aktarılabilir. Bir çok dinin yazılı metinleri yoktur, üstüne yine bir çok peygamber kitap yazmamıştır. Mesela kimi dinlerde ilk insan ve ilk peygamber olarak kabul edilen Adem ve oğlu Şit, İbrahim, İsa, Muhammed v.s. kitap yazmamıştır. Din olmanın bir kriteri olarak; dini kitap olgusu islamdaki “zımmelik“ statüsünün şartlarından biri olup teoloji biliminin din tarifindeki bir kriter değildir.
Bu noktada Alevilik; kimi yazılı metinleri olsada, genelde sözel aktarım yöntemi kullanmıştır. Siyaseten yerel hükümranlık dışında iktidar olamaması, üstüne katliamlara uğraması sebebi ile kendini koruma refleksi bunda etkili olmuş ve bir ‘’sır dini’’ olması hasebiyle inancı dışarıya karşı saklamak için yazılı metinleri tercih etmemiştir.
★★★
Aleviler “islam hatta gerçek müslüman“ olduğunu söylemektedir. Burda “islam ve müslümandan“ anladığı bambaşka bir şey olup, ortodoks islam (sunnilik) ve şiilikten çok ama ÇOK FARKLIDIR!. Okurun da buna azami dikkat etmesi gerekmektedir. Hülasa; Platon, Plotinusçu (yeni Platoncu), gnostik bir din olan Rae Haq/Alevilik yukarıda kısaca değinip izah etmeye çalıştığım sebeplerden dolayı başlı başına bir dindir. Kuşkusuz bu tespit sadece teolojik olup siyasi-demokratik bir karşılığının olduğunun da altını kalın çizmek isterim.